18 Aralık 2019 Çarşamba





GECE

Görüyor musun;
sokak lambasının 
titrek ışığına yansıyan
ürkek ayak sesindeki 
telaşın gölgesini

Ya gözlerindeki nemi

Dinle bak! 

Duyuyor musun

rüzgarın şarkısındaki ahı...
Gecenin karanlık çığlığını,

çaresizliğin sessiz çırpınışını...


Gece saklar
,
gündüzün gözler önüne serdiğini
Söylemez, savunamaz olur diller
En çok bildiğini...
Karışır doğru yanlış birbirine

Cümleler susar
Kelimeler düğüm olur
Heceler küskündür...


Yıkılsın madem karşı dağlar
Bitmez olsun üstünde tek dal ot
Bu yıkık dökük
viran olmuş duygular
Bir çözülmez bilmece
Bir labirent olmuşlar...


Kor ateşinden karlar erir
Ama geçmez kendine sözün
Kopsun o zaman gökten ay, aldırma
Kaybolsun dipsiz bir kuyuda...


Yıldızlar!
Söndürün yalancı ışıklarınızı...


Geceler!

Örtün üstümü zifir tülünüzle
Saklayın koynunuzda beni
Sonsuza kadar...

             nurten y tartaç
           ( 18 Aralık 2019 )





17 Aralık 2019 Salı

🚌

Yollar uzunlamasına sündürülüp uzatılamayacağına göre şu iki adımda bir durup kalkmalar, olur olmaz yerde yolcu almalar falan nedeniyle bir saatlik yol, iki, iki buçuk saate kadar uzamış olmalı. 😠
Madem tek başıma yolculuk yapıyorum, ki çok severim, kapatacağım gözlerimi biraz, kendimle kendimi karşılıklı oturtup konuşturacağım. İçlerini döksünler, sorunlarını çözsünler, kozlarını paylaşsınlar artık. Mantıklı bir orta nokta bulur anlaşırlar belki sonunda. 
Ya da başımı cama dayayıp dışarıdaki yaşamı izleyeceğim başka bir dünyadanmış gibi. Hızla bir mahalleden geçerken bir kadın takılacak gözüme. Mesela, balkonda çamaşır asarken. O, bir kaç saniye içinde geçmişimizde/arkada/ kalacakken, sanki taa gözlerinin içindeki bulut çarpacak gözlerime bu kadar uzaktan... Üzgün, kırgın, yorgun, mutsuz belki...
 Bir çocuk bağır çağır ağlarken, bir an görünüp kaybolacak minibüs penceresinden. O da arkada, geçmişte bir yerde kalmış gibi olacak.
Ağaçlar geçecek yanımızdan, biz hızla onların yanından geçerken... Dizi dizi muntazam ve incecik bir dere kenarını süslüyor olacaklar. Kavak bunlar diye geçecek içimden. Sonbahardan kalma, henüz kışa teslim olmamış birkaç sarı yaprak sarkıyor olacak dallarından. Hafif bir rüzgara teslimler belli ki, kıpıdanıp duruyorlardır.
Aynı ağacın aynı dallarında aynı yapraklar hala duruyor olacaklar mı acaba iki üç gün sonra ben dönerken? Diye düşüneceğim. Saçma diye gülümseyeceğim. Dursa ben görecek miyim sanki?🤪
 Kızılırmak kıvrılacak birazdan sağımızdan solumuzdan, çorak çıplak Ortaanadolu bozkırını az da olsa yeşile boyayarak. Toprağı kırmızı olduğu için mi adı Kızılırmak'tı, sakinliğine aldanan nice canlara kıydığı için mi kan rengi kızıla çıkmıştı adı.
Virajlar başlayacak birazdan. Taa uzakta, yüksek bir tepenin üstündeki o ev çarpacak gene gözüme.
Annemin "Şu eve gitsek, kapıyı çalıp Tanrı misafiriyiz desek. Çay ikram etseler bize. Ne güzel olurdu." dediğini hatırlayacağım. Hüzünlü bir gülüş yayılacak yüzüme. Ne bulmuştu ki dağ başındaki o tek göz evde?
Hiç görmediğim, doğduğum yerin komik adı gelecek aklıma yine, her bu şehre geldiğimde olduğu gibi. Çocukluğumu hatırlayacağım, geçmişten bir tek iz bile bırakılmadan, o güzelim meyve bahçelerinin yerine dikilmiş iç içe binalarıyla, ağaçsız, nefessiz bırakılmış şehre girdiğimde. Belki diyeceğim, belki... O sokağın başına geldiğimde, o köhne bakkaldan mahalleye yayılan taze ekmek kokusu gelir burnuma bu kez. Burun kıvıracağım kendi kendime çaresizce... Mümkün olmayacağını bildiğim için.
Toprak yolda; yakantop, saklambaç, dalya, misket, seksek oynayan, ip atlayan çocuk sesleri bile gelecek belki birazdan geçmişten kulağıma...

            nurten y tartaç
             16 Aralık 2018

27 Ekim 2019 Pazar

BİR AKŞAMÜSTÜ



Sarmaşık kızılı gökte yangın
bu akşamüstü...
Doymamış belli maviye
Siyaha teslim ederken geceyi

Kuru yapraklar gibi
 yarım kalmış hayaller...
Bırakmış kendini
 rüzgarın nefesine
sürüklenir
Kırılgan
Umarsız

Sığırcık sürüsü basmış
son güz dallarını...
Bu son elveda der gibi
Çığlık çığlığa
kuş dilinde şarkıları
Anlaşılmaz
Hissedilir
dildeki yangınları

Milyarlarca yıldızın
yalnızlığına inat
hasrete son verir
sağanak yağmurun
toprağı kucaklaması

      nurten y tartaç
     ( 27 Ekim 2019 )

1 Ekim 2019 Salı

İSTERSEN



Yağmur da güzel yağar
Rüzgar da güzel eser
Güneş bin umutla doğar
hergün
Sen istersen

Yüz yıl uyusan da
uyuduğun gün gibi güzelsindir

Saat on ikiyi vurmadan biterse masal

Elinde camdan pabuçların
Beyaz atının terkisinde
prensin ülkesinedir yolun
Sen istersen

İsterse
Bin dereden su getirsin
mutluluk
Kurtulamaz elinden
Eğer istersen

      nurten y tartaç
     ( 27 Eylül 2019 )



30 Eylül 2019 Pazartesi

Yürek sürgündeyse
İyi halden yırtmışsın,
 müebbetten kurtulmuşsun
Ne fark eder...

      nurten y tartaç


10 Eylül 2019 Salı

ÖĞRET BANA

Beni de uçur ey göçmen kuş
gittiğin sıcak ülkelere...

Konaklarız yorulursan
Eski bir pınar başında

Aysız gecelerde üşürsem
ört üstüme ne olur
gökyüzünün mavi tülünü...

Öğret bana...
Nasıldır uçmak
Bırakıp her şeyi geride
başka diyarlara kaçmak

Ne kalmışsa arkanda
çizip üstünü
Nasıldır yeniden başlamak

Umudu öğret mesela
Hiç ışık yokken
zifiri karanlıkken her yer
göğüs kafesini yırtıp
özgür bırakıp yüreğini
uçurmak mutluluğa...

Ve nerede düşmüşse
 ilk damla gözlerinden
Orada ölmeyi öğret bana

     nurten y tartaç
     ( 9 Eylül 2019 )

29 Ağustos 2019 Perşembe

FAİLİ MEÇHUL

Hani o
 ellerinde ziller
Flamenko dansı yapan
kalpleri titreten güzel...

Şöyle
 eteklerini toplayıp
müziğin ritmine uydurdun mu
biçimli vücudunu
bir de kıvrak hareketlerle
ahenkle dönünce
Tanrıça olurdun ya birden
Erişilmez...

Ayaklarının altında erirdi tüm dünya
topuklarını yere vurdukça...

Şimdi
Boşver aldırma
ne demiş falcı kadın
bakıp da avucuna

Ne gördü ki O...
Yol kenarında çiçek satan
geçkin, kavruk tenli,
yüzünde yılların imzası
tombul, çirkin bir çingene

Neymiş...

Çıkmaz bir sokakta
boylu boyunca uzanmış
feleğin son sillesini de
bu son darbeyle yemiş
zavallı bir kadın görmüş

Sarı, titrek sokak lambasının ışığında
parıldayan kan
ve
bir köpek varmış
başucunda ağlayan...

Duyuyormuş...
Gecenin ıssızında yankılanan
koşarak uzaklaşan
bir ayak sesi...

Şöyle geçecekmiş kayıtlara
bu son...

Faili meçhul...
Kimliksiz
Evsiz
Cinsiyeti: kadın

          nurten y tartaç
      ( 23 Ağustos 2019 )
YANILSAMA

Umudun hazan sarısı renginde...
Kasımpatı çiçeği kokar saçların

Bahar geldi sanıp
karda açan kardelen misali
çaresiz,
yitik özlemlerin
peşinde savrulursun

Rüya perisinin
aldatan düşlerine kanıp
çatlamış toprakta
yalancı çiçekler açtırarak

hangi kışlara koşarsın

         nurten y tartaç
       (27 Ağustos 2019)

19 Ağustos 2019 Pazartesi

İÇSEL SOHBET

Bazen sana öyle ihtiyaç duyuyorum ki. Nasıl olup da herkese akıl hocalığı yaparkan senin aklına, öğütlerine muhtaç olabiliyorum bunca zaman sonra diye, kendime hayretle.
Telefonu alıp, numaranı çevireyim. Ve sen aç o telefonu... Rüya gibi.
Aklıma takılanı, neden zamanında bunu sormamışım dediğim o soruyu sorayım.
Ya da buluşup konuşsak ya... Bak ne anlatacağım sana! Diye  başlasam...
Sahi ne çok şey oldu, ne çok şey değişti senden sonra buralarda bir bilsen...
Ben anlatsam, sen yorum yapsan. İtiraz etsem. Yorum yapmadan dinlesen. Buna da itiraz etsem. Niye bir şey söylemiyorsun yaa! diye. Kıs kıs gülsen. Küçücük sorunları büyütüyorsun, ne söyleyeyim ben şimdi sana, der gibi.

Oğullarımı dinlerken ve onların 'bence' küçük sorunlarına ne desem/demesem itiraz ettikleri sohbetlerimizde kendimde seni görüyorum bir anda. Ve Onlar'ın en ciddi anlarında gülmeye başlıyorum birden. Önce kızıyorlardı tabii. Ciddi bir konuyu sulandırıyorum diye. Anlattım seninle sohbetlerimizi. Zamanın tekrardan ibaret olduğunu. Onlar da yaşayacaklar demek ki benzer durumlar.
Tıpkı sen oldum ben. Bazen aynaya baktığımda şaşırıyorum bu kadar benzerliğe. Mimiklerimle, tavırlarımla bile... Oysa hiç benzetmezlerdi ki ikimizi.

Mert'ler kahvaltıya geldiler bu sabah. Anneanne - babaanne evi gibi kokmuş burası dedi Mert. Bütün yasakları yasakladığımız hamurlu, kızartmalı tıpkı çocukluklarında sizlere gittiğimizde yedikleri türden yiyecekler olunca, sofrada bolca seni andık dualarla.
Aa! sahi sen bunu da bilmiyorsun. Mert evlendi.
Asla evlenmem derken, fikrini değiştiren bir peri kızı girdi hayatına. Sadece Mert'in değil hepimizin kalbini fethetti. O, güler yüzü, tatlı diliyle narin incecik bir gelincik. Görsen sen de çok severdin eminim.

Artık ben de yaşlandım biliyor musun Anne? İçimde ağaç tepelerinden inmeyen, süpürge sapını mikrofon yapıp ciyak ciyak şarkı söyleyen, büyümemekte direnen o küçük kıza rağmen yaşlandım, bana hiç öyle gelmese de.😜🤪 Tabii sen bunu da göremedin.

Kısacası hangi yaşta olursam olayım anlaşıldı ki, Sana, Senin dizinde yatmaya muhtacım ben.

Huzurla uyu ebedi mekanında.

          nurten y tartaç
        ( 18 Ağustos 2019 )
💦💦💦💦💦

Hep severim yağmuru ama bir başka güzel yağdı bu kez.
Yağmur sonrası suya kanan toprağın mis gibi kokusuyla canlandık, yenilendik sanki.

Gökte güneş bile hoşnuttu halinden. Yağmur bulutlarının ardına saklanmak yerine sarı ışınlarını yolluyordu günlerdir kavurduğu şehre, bu sefer nazikçe. Ve yağmura doymuş yeşilliğe parıltılar saçarak.

 Çam ağaçlarının iğne yapraklarından minyatür  şamdanlar gibi yağmur damlaları sarkıyordu.

Ağaçlar kollarını açmış, sağanak yağmur altında, hafif esintinin de yardımıyla usulca dansediyorlardı.

 Çimlerin üstünde iki güvercin... Yan yatıp önce bir kanatlarını sonra öteki tarafa yatıp diğer kanatlarını iyice açarak  yıkanıyorlardı neşeyle küçük su birikintilerinde. ( Bunu ilk kez gördüğümde hayretler içinde kalmıştım. Ve insanları gözlemlediğim kadar hayvanları da gözlemlemeye başladığımdan beri, onlar hakkında çok ilginç şeylere şahit oluyorum. Sandığımızdan daha akıllı olduklarını düşünmeye başladım.)😆

Ankara'da yağmur vardı bu akşam.
Toprağı doyuran, ağaçları yıkayan, yeşilliği pırıltılı bir parlaklıkla coşturan, geceye ıtır kokulu, huzurlu bir serinlik sunan bir yağmur vardı.

         nurten y tartaç
        (16 Ağustos 2019)
🦋

Bir güne mi sığdırmalı hayatı
Kelebek gibi
Bir günlük mutluluğun peşinden mi sürüklemeli
 koca bir ömrü...

           nurten y tartaç
        (17 Ağustos 2019)

3 Ağustos 2019 Cumartesi

ZİHNİ SİNİR DÜŞÜNCELER SAATİ

Zihni Sinir düşünceler saati 😜

( Gençler bilmez, eskiden Gırgır Dergisi'nde karikatürist İrfan Sayar karikatürler çizerdi Zihni Sinir Projeler diye. )

***

Bizim evde gündüz uslu sakin oturulur da gece saat iki-üç olduğunda bir hareketliliktir başlar.
Uyku tutmayıp, yastık yorgan boğuşmasından yorgun düşen kendini mutfağa atar. ( Bir yazımda bahsetmiştim sanırım; yoksa bizim aile mutasyona uğramış bir yarasa ailesi mi? Diye... )
Buzdolabının kapağının açıldığını ama kapanmadığını duyan, kulağı mutfaktan gelen tıkırtılara odaklı diğerleri de soluğu mutfakta alır doğal olarak. 🤪

Sonra mı..? Kucağımızda atıştırma tabağımız salonda buluruz kendimizi.
Bu gece de böyle oldu. TV. de gecenin bu saatinde yaptık- ettik, daha da cağız-cuğuz diyen çok büyüklerimizden birini görmüştük en son. Bir de baktık ki, Zihni Sinir düşüceler ve kendi geliştirdiğimiz teorilerle koyu bir sohbete dalmışız.

Bunca şişkin egolarının altında beyinleri, kalpleri ezilmiş, yok olmuş biz insan evlatçıkları belki de karıncalar kadar ufak, çaresiz yaratıklarızdır kainattaki başka canlıların yanında. Masallardaki devler gibi mesela... Diye açıldı konu.

Ve uzayda herhangi bir gezegende ya da ışığı bize kadar ulaşamayan çok uzak bir yıldızdaki bu devasa canlılardan birinin veledi, elindeki bizdeki bilgisayarlardan kat kat ileri teknolojik bir oyuncakla oynuyor. Oyuncağı da karınca büyüklüğündeki biz insanlar ...

Yok... Gerisini yazmayayım.  Dini konulara girebilir. Bu da hiç uygun ve doğru olmaz.

Bizimkisi uykusuz gecelerin uçuk kaçık sohbetleri işte.

nurten y tartaç

MUTLU BİR HAFTA SONU OLMASI DİLEKLERİMLE 💐🐞🍀



2 Ağustos 2019 Cuma

DEDİKODU SAATİ

Dedikodu çok ayıp bi şii.
Ama birazcık da keyifli, zararsızsa arada  yapılabilir.🙊🤐

***

Apartmana yeni taşınmış iki kadın. Tanışmak için kapımızı çaldılar, buyur ettik tabii mutlulukla.

Nasılsınız?
Dediğimizi hatırlıyorum. Gerisi bulanık.

Siz nasılsınız dediler mi bilmiyorum. Demişlerdir belki bir ara..

Annesini anlatıyordu birisi; hastalığını, kaprislerini, her işe karıştığını falan.

Ne hastalığı var? Geçmiş olsun.
Demişimdir her halde.

Bir tarla sorununu anlatıyordu öteki. Dedeleri zamanından beri sürüncemede olan bir konuymuş.

Ee bu bahsettikleri kadın kim şimdi? Konu ne zaman buraya geldi? Onun giyimi bunları neden bu kadar ilgilendiriyor?
Ben konuyu yakalamaya çalışırken, marketteki şu saygısız adamla tartışmalarına ne zaman geçmiştik..?

Bu arada sol taraftaki babasını, yaşlandığını, unutkanlığını anlatıyordu.

Biri anlatıyor, o bitirmeden diğeri başlıyor,
 "Hah! Anladım galiba." Diyecekken konu değişiyordu. Kelimeler birbirine yapışıktı zaten de, cümleler arasında da bırakın noktayı virgül bile yoktu. Bir türlü bağ kuramıyorum anlatılanlar arasında. Bir o tarafa bir bu tarafa başımı çevirmekten boynum ağrıdı valla.

"Tabii, vah vah!, ya!, aa!, öyle mii?" Falan diyeceğim de dinliyor nezaketini göstermek için
 ama es vermiyorlar ki araya gireyim.

Biri neşeli bir şey anlatıyor gibi, tam güleceğim, öteki ağlamaklı bir suratla çoktan yeni bir konuya geçmiş bile.

Ciddileşiyorum ayıp olmasın diye.
Bir ara gözüm Merih'e kaydı. Bıyıklarını kemirip duruyor, gözü bir birine, bir ötekine gidip gelirken. Anlaşılan O'nda da devreler yanmaya başlamış.

"Bi durun cancağızlarım, bi nefes alın şekerler. Anlamayı başardığım ilk ve son birkaç kelime arasında on sayfalık hikaye anlatmayı nasıl başarıyorsunuz Allahaşkına..? "

Diyemezdim tabii.

Dinledik. Ya da en azından dinliyor görünmeyi başardık sanırım.

" Kafanızı şişirdik. Biz gidelim artık."

Deyip çıktılar.

Ben mi..?

Tek kelime bile duymak istemiyordum. Hatta tüm ışıkları kapatıp kafamı yastığa gömmekti tek arzum.

Olmadı elbette.
Konuşma sırası bizdeydi.

nurten y tartaç

( Not: Dedikodu yapmak çok kötü bir şeydir. Ben yaptım siz yapmayın e mi🤪😜🙊

Ne demişler... Büyüklerin (imam mıydı yoksa o😄) sözünü dinleyin ama gittiği yoldan gitmeyin.

İyi akşamlar. Sevgiler 💐

31 Temmuz 2019 Çarşamba

Ondan şundan bundan...
Ama neresinden tutsam?

Şu sıralar rutine bağladığım hastane ziyaretlerinden (!) edindiğim, keşke değişse ama değişmeyen; çağ atladık derken yoksa uçurumdan mı atlıyoruz izlenimleri bırakan görüntüler iç acımaya devam ediyor ne yazık ki.
Karşımda genç bir kadın oturuyor. Bebeğini rahat ettirmek için bacaklarını açmış kucağındaki büyük çantanın üstüne bir aylık falan gösteren bebeğini yatırmış. Bebek çok ağlıyor. Kadının kot pantolonun üstüne giydiği uzun eteğin üstündeki yine yerleri süpüren İnce hırkasını çekiştiren minik kız da kardeşinin ağlamasına katılıyor, belki korkudan. Çok kalabalık. Epeydir orada olmalılar, kadın dayanamayıp emzirmeye başladı bebeğini. Küçük kız da parmağını ağzına aldı, başını annesinin göğsüne örttüğü örtünün altına soktu. Uykusu gelmiş olmalı. Dayanamadım, görevliye yanaşıp; " Sıra beklemek zorundalar mı, yazık çocuklar durmuyor." dedim. ( Karışmasam olmaz ya çünkü😜)
" Sıra değiştiremem. Az kaldı sıralarına. Hem onlar yabancı." Suriyeli demek istemişti sanırım.
Konuya çok yönlü bakabilirsiniz. Devletimiz sosyal hukuk devletinin sorumluluğunda olan, vatandaşına insan hak ve onuruna yaraşır biçimde yaşam sağlamakta zorlanırken, ( Sağlıkta, hukukta, eğitimde, kültürde yaşanan aksaklıklar ve geçim sıkıntısı ve işsizlik rakamları gibi verilere bakıldığında...)

Dört - beş milyon Suriyeli sığınmacıyı haklarımıza ortak etmemiz vatandaş olarak bizleri yaralıyor elbette. Bu konuda çok haklıyız.
Ama kişisel bazda düşünüldüğünde durum farklı farklı değerlendirilebilir.
 Mesela: Ben karşımda ağlayan iki çocuk ve çaresiz bir kadın gördüm sadece.

Hastaneden eve geldik. Çok sıkılmıştım, biraz rahatlamak için TV. yi açtım.

Yaparsın Aşkım, kaynana Gelin mi ne,
Kuaförüm Sensin
 bla bla bla...

Diziler mi? Oo! O konuyu hiç açmayalım. Gerçi yazmıştım birkaç kez dizilerimizin absürt hallerini.

Haber kanalı açtım, belki bi şii öğrenirim diye. Ama haberler hepten depresyona giriş bileti. Hemen kapattım tabii😖

İşte böyleyken böyle idi bugünkü hallerimiz 🤪😝🧐

nurten y tartaç

30 Temmuz 2019 Salı

BUGÜN



Yarın hangi renk gül açar bahçemde bilmem
Boşver zaten...

Bugün, gökte bulutlar mavi mavi
Ve mavi dalgalar öper kumsalda kumları...

Ohh! Bir de yağmur yağdı mı bir anda...
Güneşte hem de...
Her damlası mavi pırıltılar saçarak yeryüzüne...

Yarın mı..?
Varsın gök kızıl, yer kızıl olsun
Boşver...
Bugün her renk mavi ya bana...


           nurten y tartaç
        ( 30 Temmuz 2018 )


29 Temmuz 2019 Pazartesi

Gecenin Sesi

Caddede yankılanan ayak sesi...
İnce topuklu bir kadın olmalı

Perdeyi aralayıp,
usulca içeri süzülen,
odaya bir tutam çiçek kokusu serpen ılık rüzgar...

Ağaç kuytularında saklı
uykusu kaçmış
yaramaz saksağanlar,
geceyi yırtan kart sesleriyle
yine bir kavgaya tutuşmuşlar

Kim bilir hangi salaş meyhanede bırakmış
bahşiş diye en gizli sırlarını,
homurdanarak geçen şu sarhoş adam...

Uyku vakti

Söndürüp yıldızları
ayın üstünü örtüp
tüm sesleri susturup
kayan bir yıldız gibi
düşler diyarı sonsuzluğunda kaybolma vakti şimdi...

        nurten y tartaç
    ( 29 Temmuz 2019)