“Merih beni içeri bırak oğlum, çok halsizim, yürüyemeyeceğim.” Dedi annem. İki gün öncesine kadar ,gayet iyiydi. Daha birkaç gün önce ,bizimle balkonda oturmuştu, kısa süreli de olsa… Böyle bitkin değildi. Kemoterapilerden sonra bir süre rahatsızlığı olurdu ama yürüyemeyecek durumda hiç olmamıştı. Hastaneye de bu yüzden getirmiştik, doktorumuza danışalım diye.
“Kan değerlerin çok düşük, hemen yatıralım seni.” dedi…Tam üç ay kaldı annem hastanede… Çıktığında da zaten yapacak bir şey kalmamıştı…
Hastaneye yatışımız, yaşanan acılar, ki bu sadece kendi acılarımız değil. Her sigara molasında duyduğum ve durumumuza şükretmemize neden olan hayat hikayeleri… Gerginlik, stres… İnsanın gerçekten de sınırlarını zorlayan bu ortamda güzel bir şey oldu…
Hastane odasının, penceresinin önündeki çam ağacına bir kumru yuva yapmıştı. Elimizi uzatınca dokunabiliyorduk. Bir süre sonra iki yavrusu oldu. Bütün gün ana kumrunun yavrularını besleyişini izliyorduk.
Ana kumru yuvadan ayrılır, bir süre sonra ağzı dolu yuvaya dönerdi. Yavrular annelerini görünce ağızlarını kocaman açarlar, anneleri de ağzındakileri yavruların ağzına verirdi. Minik yavrular yuvada yalnız kaldıklarında birbirlerine iyice sokulurlardı. Bunu üşüdüklerinden mi yapıyorlardı, yoksa içgüdüsel bir davranış mıydı bilmiyorum. Ana kumrunun yavrularını yalnız bırakmasına ve yiyecek arayacağım diye yorulmasına üzülüp yuvaya kek, bisküvi ne bulursam seveceklerini düşündüğüm, yumuşatıp koyuyordum. Hiç birini yemiyorlardı. İlla ki anne gidip yiyecek bulacak, onu yiyeceklerdi…
O çok zor günlerimizde bize nasıl da can vermişti yavrularıyla birlikte ana kumru…
Bir sabah; evdeki işlerimi yoluna koyup tekrar hastaneye geldiğimde bir de baktım yavru kumrular yuvada yoklar… Ne zaman büyümüşler ? Ne zaman uçmayı öğrenmişler de yuvalarını terk etmişlerdi anlayamadım…
Tanrı bize bir şey mi göstermek istemişti? "Doğanın bir kanunu var. Bir yerde bir yaşam biterken, başka bir yerde yeni bir yaşam başlar ve bu öyle bir düzen içinde gerçekleşir ki, yan yana olsanız da, kendi yaşadığınızı görürsünüz yalnız. Başkasının ne yaşadığını fark etmezsiniz bile..." mi demek istemişti?
nurten y tartaç
5 yorum:
Sevgili Çınar abla,öncelikle annenize çok geçmiş olsun,acil şifalar diliyorum.
Kumru ile ilgili anınız çok çarpıcı.Hayatın güzel
bir özetini vermişsiniz.Doğanın dengeleri gereği,
bütün canlılar-akıcı dille- anlattığınız gibi
akışını sürdürüyor.
Sevgi ve Saygılarımla,Cenk
Müsade ederseniz sizi bloğumun arkadaş listesine ekleyebilir miyim?
Sevgili oğlum; Yorumun için çok teşekkürler. Ne yazık ki Annemi hastaneden çıktıktan 15 gün sonra kaybettim. Nerdeyse 4 yıl olacak...
Arkadaş listende olmaktan çok mutlu olsum...
sevgi ile kal...
Sevgili Çınar hanım,
Benzer deneyimleri,(aynı hastalık, hastane) annemle ilgili olarak ben de yaşadım.Göğüste bir yumrukla yaşamak gibi bir şey. Ben sadece 17 yaşındaydım. Geçti, bitti..
Bir göz atayım dedim blogunuza, çıkaramıyorum başımı içinden. Bırakmam lazım yemeğe misafirim gelecek. Daha sonra geriye doğru devam edeceğim. Zevkle.
İyi ki varsınız. Sevgiler..
Sevgili asuman, Siz çok küçükmüşsünüz bu acıyı yaşadığınızda kimbilir neler hissettiniz.
Benim 2 kocaman oğlum vardı yaşım da büyüktü, ama inanın acı aynı acı değişen birşey yok. Hala atlatabilmiş değilim...
Bu bloğu da aslında, içimdekileri döküp biraz rahatlarım düşüncesiyle açtım.İyi de oldu.
Sevgi ile kalın. Siz de iyi ki varsınız...
Yorum Gönder