" Tatlım senin bir sıkıntın mı var " dedim. Geldiğinden beri sohbete isteksiz, yağdı yağacak gözleri bir noktaya kilitli durgun genç kıza.
"Sevgilisinden ayrıldı da canı sıkkın biraz teyze... " dedi diğer genç kız, bıcır bıcır. Neşeli sesine hüzün yerleştirmeye çalışarak ve arkadaşının acısına hürmeten, elini erkek arkadaşının elinden çekerek suçlu gibi.
" Ahh, canımm yazıkk ... Vah vah... " dememle kızcağızın gözlerinden yağmur gibi yaşların boşalması bir oldu.
Ne diyeceğimi şaşırdım tutuldum bir an... Evet kinayeli konuşmuştum, hafife almış, gülmüştüm bıyık altından şaka yollu.
Unutmuştum...
Yirmili yaşlarda aşk dünyanın tam merkezindedir, diğer herşey onun etrafında döner. Aşk yoksa -vardı da yitirivermişsen bir anda - hiçbir şey yoktur artık başkaca hayatta önemli olan. Dünya durmuştur sanki. Dünya durmuştur da sen bir girdabın içinde dönüp durmaktasındır. Bir tek görüntü bir çift göz vardır gözlerinin önünde, bir tek ses bir nefes gerisi koca bir boşluk, anlamsızlıktır. Gözlerini kapasan O, açsan O... Tarih dersi O'nu anlatır; tanıştığınız günden hatta andan başlayıp bu güne kadar, olay olay yer ve mekan belirterek. O'ndan öncesi MÖ dir. Milattır tanışmanız. Matematik; tanışalı kaç gün olmuş, kaç kere görmüşsünüz toplar çıkarır, gideli kaç gün olduğunu sayar dakika dakika. Her şiirde O vardır. Her şarkı O'nun için aşkınız için yazılmıştır ...
" Ahh, şekerim, bu da dert mi..? Daha neler yaşayacaksınız, ne acılar var hayatta " diyecektim, yuttum...
Bu kadar yaşlanmış mıydım ..? Bu kadar uzakta mı kalmıştı gençlik..? Bu genç kızın hislerini anlayamayacak kadar mı geride kaldı o yıllar..?
Elindeki kağıt mendili kıvırıp didik didik eden, oturduğu koltukta süt dökmüş kedi gibi büzülmüş genç kızın, dünya başına yıkılmış görüntüsünü bu kadar hafife almak duygusuzluktan başka birşey olamazdı.
Dünya aşk - sevgi - üstüne kurulu değil miydi gerçekten de..?
Konuştum, arkadaşı sırdaşı yaşıtı gibi konuştum genç kızla ...
Faydası oldu mu..? Sanmıyorum.
Zaman gerekecek. Acısı azalacak, belki izi kalacak ama tek çare zaman olacak...
6 yorum:
Canım benim:))
yaşının en acımasız olayınla karşıkarşıya kalmış, daha sonra, daha daha sonra, daha daha daha sonra yaşayacağı zaman içindeki olayları nasıl düşünsün başında kavak yelleri eserken. Dilerimki acılı bir hayat yaşamaz:(
Her olay yaşında acı verir yada mutlu eder. Geçmişte acı duyduğumuz bazı olayları bugün gülümseyerek yarın nelerle karşılaşacağımızı bilemeden yaşayıp gidiyoruz işte arkadaşım.
öpüyorum güzel yanaklarından...
Ne konuştun ablacım? gerçekten merak ettim.
Ne dedin?
Değmeyeceğini mi?
Yaşadığı acının yalan olduğunu, zamanla geçeceğini mi?
Kendini bu kadar bırakmamasını, hayatın çok güzel olduğunu mu?
Ya da hayatta çok daha büyük acılar olduğunu,o acıları yaşamaktansa sevdiğini kaybetmesine şükretmesi gerektiğini mi?
Gerçekten... şu kısacık hayatın anlamı olan ''aşk/sevgi/sevgili''sini kaybetmiş birine teselli olarak ne denebilir merak ediyorum.
Konuştum, arkadaşı sırdaşı yaşıtı gibi konuştum genç kızla ...
Iste bu cümle var ya bu cümle senin sorunu yanitliyor zaten.
Konusmak, o anki acisini paylasmak ve onu ciddiye aldigini ve degerli oldugunu hisettirmek. O an icin en cok ihtiyaci olan sey ...Iyi gelmezmi hic gelmistir elbet ...
Nur'cum; nasıl düşünsün ki hayatı boyunca, daha daha sonra neler yaşayacak. Şimdi kavak yelleri esiyor başında efil efil. Umarım tek derdi "aşk olsun" yaşamı boyunca, o da güzel olsun gönlünce olsun :)
Sevgiler
Sittirella'm; yaşını başını almış, ununu elemiş eleğini asmış biri olarak:) "Amann sen de kızım, aşk da neymiş, değer mi hiç, daha kimler çıkacak karşına, adını bile unutur gidersin" demek de geldi tabii dilimin ucuna ama demedim:) Dinledim yalnızca. Neredeyse hiç eleştirmeden, öğüt vermeden, yorum yapmadan. Dünyanın en büyük aşk acısını O çekiyormuşcasına ciddiye alarak dinledim. Bu konuda oğullarımdan deneyim sahibi olduğum için bildik bir sohbetti aslında. Çok zor olmadı :)
Sevgiler
sünter'im; umarım iyi gelmiştir. Yine de sanırım zaman gerekecek yüreğindeki yaranın iyileşmesi için.
Sevgiler
Yorum Gönder