8 Şubat 2011 Salı

RAHATLAMAK ADINA ...

 Öyle,  iki dakika önce tanıdığım insanlarla koyu sohbetlere giremem ayaküstü.  Benimle sohbete teşebbüs edenler de birkaç cümleden sonra,  ilgisizliğimi farkedip,  vazgeçerler hayat hikayelerini anlatmaktan,  hafif sinirli bir edayla  kıpırdanırlar yerlerinde ve dönerler başka tarafa, yeni bir dinleyici bulmak için kendilerine.   Büyük ihtimalle de içlerinden, "kendini beğenmiş ne olacak"  gibilerden birşeyler söylenerek.

 Daha önceki bir yazımda da bahsetmiştim;  bence,  bu sohbetler terapi oluyor insanlar için.   En özellerini de olmak  üzere,  içlerine dert olan, onları üzen herşeylerini,  hastanede dolmuşta hatta durakta otobüs beklerken bile hiç tanımadıkları kişilere,  bir "merhaba" dan sonra bir solukta anlatıp, büyük bir stresten kurtularak,  rahatlamış olarak yollarına devam ediyorlar.

 Dolmuşta yanıma oturan teyze, daha tam olarak p... sunu  yerleştirmeden başladı sohbete.
"Selamüneleyküm"  dedi.  Selamına karşılık vermek, için ağzımı açmıştım ki başladı teyzem.   Bu kez dinledim.  Dinlemek istedi canım.  Yüzümde sevgi dolu,  ilgili bir ifadeyle  "aaa, yaa"  gibi, anlattıklarıyla yakınen ilgilenerek dinledim hem de.   Belki teyzenin  Anadolu şivesiyle, samimi candan ve benim sıkılıp sıkılmayacağım hiç te umurunda değilmiş gibi duran,  ben dinlemesem de,  içinde birikenleri bana anlatmakta kararlı olduğunu gösteren tavrı ilgimi çekti.

 Yakın bir köyde yaşıyorlarmış kocasıyla birlikte. Oğullarına gelmişler Ankara'ya. Bir de, buğdaylarını mı ne satmışlar burada.  öyle birşey... Herbir evlatlarına  1 kile ( ?) 8 kg edermiş buğday vermişler (  anlamadım 8 kg buğday ne kadar işine yarar ki bir ailenin.  Başka birşeydi sanırım anlatmak istediği... ) Kocasından köyünden, şimdiki geçim zorluğundan bahsetti. "Sokum bulsan, içinde yiyecek dam yok"  gibi bir sözle destekleyerek.  Sonra;   İlk anlatacağı kişi kimdi..?  Tabii ki Gelini...   O gelin  var ya o gelin,  her zaman olduğu gibi bu kez de nankörlük etmiş.  O kadar iyiliklerine karşın.  Üç ay oğullarında kalmışlar bir gün yüzü gülmemiş gelinin.  Bir deri bir kemik dönüyormuş zavallı kadıncağız evine.  "Hay yavrum. kaynana kayınata derdi çekmedi. Benim gibi olsaydı ne yapacaktı.   Üç kayın, kayınata, kayınana iki göz bir ev.  Neler çektim neler... Ahh ah şindikiler de karı mı?  Ancak gezsin tozsun.  Şimdi de oğlanı bırakıp çekip gitti gözüne dizine durasıca)  diye anlattı uzun uzun teyzem.

Teyze, konuşması bittikten sonra şöyle derin bir nefes aldı ve rahatlamış bir şekilde, psikolog koltuğundan kalkar gibi diklendi yerinde.  Eliyle kolumu dürterek,  "De bakam kızım haksız mıyım ben şindi..?" dedi.

"Buna karar vermem için gelinini de dinlemem gerekiyor teyzeciğim"  dedim,  şaşkın şaşkın yüzüme bakan teyzeye.
 
Ve gülümsedim yalnızca...   Teyzenin canı sıkıldı belli ki. Hoşuna gitmedi böyle konuşmam sanırım.  O istiyordu ki,  gelininin  ne  kötü bir insan olduğunu söyleyip teyzeye hak vereyim.  Yüzünü öbür tarafa döndü ve bir daha hiç konuşmadı.

A benim güzel teyzem;   yaptığın dedikoduyu dinleyip,  nasıl gelinin hakkında hüküm verebilirim.

 Ya gelinin senin anlattığın gibi biri değilse.

 Aslında dünyanın en sabırlı en iyi insanı ama canına tak ettiği için  'yeter'  deyip isyan etmişse...

Ayrıca bana hiçbir kötülüğü olmamış, hiç tanımadığım,  tanıma ihtimalim olmayan bir insan için sırf sen rahatla diye nasıl kötü birşey söyleyebilirim.

Hem; bizim dinimiz demez mi ki;   "duyduklarının hiçbirine, gördüklerinin yarısına inanma"  diye.

 İnsanlık ta bunu gerektirmez mi?  Bir insan hakkında,  başkalarının söylediklerine  bakarak hüküm vermek yakışık alır mı?

 Ya;  bilmediğimiz bir nedenle ve ardniyetle bir insan bize kötü tanıtılmak isteniyorsa...  olamaz mı?

Karşı tarafı da dinlemeden hüküm vermek yanlış hatta acımasızca olmaz mı..?

8 yorum:

NzlGl dedi ki...

Ne güzel ve bir o kadar da doğru bir yazı yazmışsınız Sevgili Çınar hanım. Ne kadar haklısınız. Annem bir kişiyi asmak için bile iki kişiyi dinlemek lazım derdi....
Ama bunu yapan o kadar az günümüzde. Hüküm hemen veriliyor ip çekiliveriyor.
Ehh dostluklar , arkadaşlıklar hatta akrabalıklarda böyle böyle tükeniyor
sevgilerimle

Esin Bozdemir dedi ki...

Sevgili Çınar,
ne çok ne çok var böyle peşin hükümlü insanlar...yeri geldiğinde doğru bildiğin yoldan şaşmayıp karşındaki kişiye net düşünceni söylemen gerekiyor ki!düşündürerek kendi kendini sorgulayabilme yoluna girebilsin!ama bizde her bir kişi söylenenin üzerine hiç bilmediği halde bir daha ekliyor!böylece pire oluyor deve!kuru iftiralar böyle çıkıyor!sonrada ilşkilerde çıkmaza giriyor!


Kıssadan Hisse çıkarılacak çok güzel bir yazı olmuş öykü tadında:)teşekkürler...
sevgiyle kal...

mine dedi ki...

ne kadar çok hikaye dinlemişimdir yıllardır yaptığım otobüs yolculuklarında bir daha görmeyeceğim insanlardan :) çok haklısın ama gene de o teyzeye minicik bir haklısın deseydin öte yandan kimisi çok çektiği için gelinlerin de çekmesini istiyor ve ona göre davranıyor herkes aynı şeyleri yaşamak zorunda değil ona üzülüyorlar ... : )

sünter dedi ki...

Ama olmamamiski böyle.
Kadincagizi nasil bir hayal kirikligina ugratmissin...
Ne vardi sanki oturup o gelini yerden yere vursaydin sende.:))))

Cinarim sanirim sen o kadincagizin belkide hayatinda ilk kez duydugu bir sey söyledin
"bir de karsi tarafi dinlemem lazim!"
Iste tüm dedikodulari bitiren cümledir o. ne denir bu laftan sonra susarsin anca. O da öyle yapmis zaten..

Çınar dedi ki...

NzlGl'üm; ne doğru şeyler yazmışsın canım. Evet, riyakarlıkla yalan ve dolanla ne dostluklar son bulmakta. Pohpohlamak, desteklemek yerine, doğruları söylesek ama kırmadan incitmeden. Sonuç daha güzel olmaz mıydı?

seviler canım

Çınar dedi ki...

Esmir'im; evet canım. Kimi zaman karşımızdakinin dostluğunu kaybetmemek adına kimi zaman karşı koyma cesareti bulamadığımızdan, ne yanlış hatta kötü tutumlara destek vermiş oluyor ve böylelikle aynı yanlışı biz de aynen yapmış oluyoruz.

Oysa; yapılanın yanlış olduğunu söyleme cesaretini bulsak, belki de o kişiyi de doğruya yönlendirmiş olacağız. İstese de istemese de...

Sevgiler canım

Çınar dedi ki...

mine'cim hoşgeldin canım.

Bu yaşıma kadar, öyle çok, aynı gelin kaynana hikayesi dinledim ki. Üstelik en yakınımda da yaşadım. Her türlü iyi niyete rağmen, karşıdakinin asla yumuşamadığını, üstüne üstüne geldiğini yaşamdan bıktırdığını gördüm. Yine de teyzeye haklısın diyemezdim. Çünkü bilmiyorum gelinini, hiç görmedim ve teyze belki de çok büyük haksızlık yapıyordu böyle konuşmakla. Belki de haklıydı bunu da bilemem.

"teyzeye minicik bir haklısın deseydin" demişsin ya, inceliğini anlıyorum canım ama
O'nu kıracak biçimde konuşmadım. gülümsedim ve fikrimi söyledim sadece:)

Sevgiler

Çınar dedi ki...

sünter'im; keşke hep böyle yapabilsek duyduğumuz dedikodular karşısında. Prim vermesek bu tür davranışlara. Kişi de olur ya, anlasa yaptığı yanlışı.

Ötüm canım