“Mutluluk bu olmalı... Mutluyum! Çok mutluyum.“dedi kadın, kendi kendine yalpalayarak, düşüp düşüp bir yere tutunup kalkarak evin içinde dolaşan özürlü oğlunu izlerken. Bir mucize yaşamışlardı . Daha birkaç hafta önce yerde sürünen oğlu şimdi ayaktaydı işte. Yürüyordu kendi kendine. Evet, beyin özürlüydü oğlu. Bu değiştirilemezdi ama artık ayağa kalkmıştı ya, rüyasında görse inanabilir miydi? Oysa gerçekti işte. ”Allah'ım şükürler olsun sana.” dedi ellerini göğe açarak.
Sevgi dolu bir çocuktu zekası 3 yaşında bir çocuk kadar olan Ömer. Bahçede mahallede dolaşıyor, herkes tarafından seviliyordu. Kekeleyerek güçlükle insanlarla konuşur, hal hatır sorardı. Çocuklar hariç. Çocukları hiç sevmezdi. Kim bilir... O'nun yapamadığı pek çok şeyi yapan çocukları kıskanıyordu belki. Gerçi sağı solu belli olmazdı. Büyüklerle de sakin sakin konuşurken bir anda sinirlenip bağırmaya başlayabilirdi her an.
Çocuk bir yaşındayken bir anormallik olduğunu anlamış o tarihten beri gezmedik doktor bırakmamıştı aile, bir şey yapılabilir mi umuduyla. Bir gün kadın Annesiyle konuşuyordu. ”Her gittiğimiz doktor yüksek bir yerden düşmüş bu çocuk. Beyin ve beyincik kanaması geçirmiş diyorlar. Ben hiç hatırlamıyorum düştüğünü Ömer’in. Hiç gözümün önünden ayırmadım ki. Bilmez miyim düşse.” Ben hatırlıyorum diye bağırdı Anne ve Anneannesinin konuşmasını duyan Zeynep.”Ben hatırlıyorum. Fatma abla bebekken salıncağından düşürdü Ömer'i.”Ayşe şaşkın ama çok ta ihtimal vermeyen bir ifadeyle baktı kızına. Dört yaş büyüktü Zeynep kardeşinden, nasıl hatırlayabilirdi Ömer’in bebekliğini.
Amcasının kızıydı Fatma. O sene yaz tatilini onların yanında geçirmek için gelmişti memleketten. On- onbir yaşlarında ele avuca sığmayan, yaramaz mı yaramaz küçük bir kızdı.”Sen dışarıda çamaşır yıkıyordun, Ömer ağlayınca sandalyeye çıktı onu salıncağından alırken yere düşürdü. Hatırlıyorum işte! Beni tehdit etmişti sakın söyleme diye.’Sesini çıkarır yengeme söylersen seni öldürürüm.’demişti bana. Ben de korktum. Zaten Ömer hiç ağlamamıştı ki. Geri yatağına yatırdı…”
Eskiden anneler çocuklarını tavana çakılmış iki /ya da dört müydü acaba?/ kancanın ucundaki iplere tutturulan bezden salıncaklarda yatırırlardı.(Şimdiki minik bebek karyolalarının bezden yapılmışının tavana iplerle asıldığını düşünün. )Babaları; Abla ve Ağabeyi Ömer’e dokunamasın diye salıncağı böyle yükseğe yapmıştı.
Yıllar sonra Fatma’da evlenmiş, artık çocuk sahibi bir kadınken bir karşılaşmalarında Ayşe, sana bir şey soracağım, ”Çocukken yaz tatilinde bizde kalmıştın ya, o zaman Ömer salıncaktan düşmüş müydü, hatırlıyor musun?” dedi.”Evet! düşmüştü... neden..?” dedi yarım bıraktı sözünü. Anlamıştı, hatırlamıştı. ”Ondan mı böyle olmuş? Ben mi neden olmuşum?”dedi gözyaşlarına boğularak. ”Mukadderat... Ağlama. Olacağı varmış. İsteyerek olmadı ki,sen de küçücük bir çocuktun…Mukadderat” Mukadderattı olmuştu bir kere yapacak bir şey yoktu.
***
Zamanla bir şey fark etti aile. Ömer’de inanılmaz bir hafıza vardı. bir duyduğunu bir daha unutmuyor, yıllar sonra bile hatırlıyordu. Abla ve ağabeyi evde yüksek sesle ders çalışırken, unuttukları yeri kıkır kıkır gülerek hatırlatıyordu onlara Ömer. Onlar şiir ezberleyeceğiz diye tekrarlar yaparken o çoktan ezberlemiş oluyor, kekeleye kekeleye şiiri baştan sona okuyordu. Han Duvarları’nı bile ezberlemişti. Bir keresinde doktor”Çok büyük şanssızlık. Eğer bu kazayı yaşamasaydı dahi olurdu herhalde bu çocuk.” demişti. Kendi kendine gazete yazılarını okumaya çalıştığını gören, Abla ve ağabeyi görev edindiler Ömer'e okuma yazma öğretmeyi. Babalarının aldığı plastik rakam ve harflerle kardeşlerine okumayı ve basit toplama-çıkarma işlemlerini öğrettiler.
Zamanla bir şey fark etti aile. Ömer’de inanılmaz bir hafıza vardı. bir duyduğunu bir daha unutmuyor, yıllar sonra bile hatırlıyordu. Abla ve ağabeyi evde yüksek sesle ders çalışırken, unuttukları yeri kıkır kıkır gülerek hatırlatıyordu onlara Ömer. Onlar şiir ezberleyeceğiz diye tekrarlar yaparken o çoktan ezberlemiş oluyor, kekeleye kekeleye şiiri baştan sona okuyordu. Han Duvarları’nı bile ezberlemişti. Bir keresinde doktor”Çok büyük şanssızlık. Eğer bu kazayı yaşamasaydı dahi olurdu herhalde bu çocuk.” demişti. Kendi kendine gazete yazılarını okumaya çalıştığını gören, Abla ve ağabeyi görev edindiler Ömer'e okuma yazma öğretmeyi. Babalarının aldığı plastik rakam ve harflerle kardeşlerine okumayı ve basit toplama-çıkarma işlemlerini öğrettiler.
***
Ben ölünce bu çocuğa ne olacak diye kaygılanırdı her zaman Annesi … Yıllarca evvel kocasını kaybetmiş, oğlu, kızı evlenmiş, Ömer’le yapayalnız kalmışlardı. Kaygılıydı hem de çok kaygılı. Çünkü hastaydı ve ilerlemişti hastalığı…
Radyoda çalan şarkının sözlerini tekrar ediyordu yaşlı kadın gözlerinde yaşlar…“Güz gülleri gibiyim... Hiç bahar yaşamadım…”
nurten y tartaç
22 yorum:
İşte bu fasıl zor. Allah o anneye ömürler versin. Yaşadığı sürece elinden geleni yapmış. Ölene kadar da yapacak. Ama ya sonrası...Allahtan ağabeyi ve ablası sevgi dolu insanlar ve ellerini hiç çekmeyecekler kardeşlerinden. Ama annenin gözü hep arkada kalacak.
Ellerine sağlık Çınar' cığım. Değişik yaşamlardan farklı kesitler gösterip, düşünmeye, kendimizle yüzleşmeye sevkettiğin için bizleri.
Öptüm canım...
Hayatta o kadar çok güz gülleri var ki Çınar ablacığım.Belli mi
olur,belki ilkbaharda tomurcuk güllerine dönüşüverir...
Sevgilerrr
Asu'cum, Anne yok şimdi:(((((
Ablasının gözetiminde bakılıyor Ömer'e.Biseydi annesinin gözü arkada kalmazdı gayet iyi bakılıyor.
Sevgiler
ayşegül,Umarım canım benim umarım...
Sevgiler
Çınarcım, çok dikkatli okuduğumu zannediyordum ama ben atladım mı, yoksa şimdi ilk defa mı bahsediyorsun annenin öldüğünden. Sanırım bir yerlerde geçti de ben atladım..
Her neyse o şimdi izleyip görüyordur cennetten oğlunun korktuğu durumda olmadığını...
Güz gülünden sevgilerrr...
:))))
Asu'cum,yazmadım canım, burda bitirdim. Devamı çok acı bir hikaye yazmaya elim varmadı:((
Umarım görüyordur canım...
Sevgiler
Yorumlar hikayeyi tamamlamış gibi gözüksede yazmaya elin varmadığını merak ettim.
Zeynep ve eşi bu dünyada yapılacak en güzel şeyi yapıyorlar, ne mutlu Ömer'e böyle bir ablası var.
Ayşe çok zor bir yaşam geçirmiş.
Ve Fatma'nın vicdan rahatsızlığı, çok zor!
Sevgiler...
Evet canım Annesi görüyordur eminim. Hem ablasıda çok seviyormuş ömere annesini aratmaz.Allah cc annesine rahmet eylesin.Ömere sağlık versin.Ablasınada sabır ve güç versin inşallah.
Sevgilerimle*
HADİYE,görüyordur değil mi?
Amin canım, ablasına sabır ve güç versin Allah:(
Sevgiler, evdekilere selamlar
Nur'cum,hikayenin sonu daha hazin devam edemedim.Birgün başka bir hikayede yazarım belki...
Sevgiler canım
Yüreğinize,kaleminize sağlık.Çok
trajik hayat manzaraları!
Dostlukla...
aslan,Teşekkürler Aslan Bey.
Sevgiler, size ve ailenize
Çınarcığım kaleminize sağlık..Hayat bu dramları ders çıkaralım diye bizimle karşılaştırıyor.Umarım Ömer için her şey iyi olur.Sevgilerimle Zehr@
Zehra'cım,teşekkürler canım.
Evet,hayatta en önemli şeyin sağlık olduğunu, diğer sıkıntıların bir şekilde geçeceğini anlamak için, bu yaşantılar örnek olmalı herkese...
Sevgiler
Her koşulda şükredebilmenin güzelliğini yaşattın bizlere.Ömer'e en iyi şekilde bakacağına emin olduğum Zeynep'e de vicdan azabından kurtulmasını dileyeceğim fatma'ya da selamet dilerim.Anne de ebedi baharlar içinde olsun.Sevgilerimle.
Hep güz güllerinde yüreğimiz ,sessizde fısıldıyoruz nağmelerini...
sufi,Her koşulda şükredebilmeliyiz gerçekten de.Sağlık herşeyin üstünde önemdedir.Ciddi bir hastalığın şüphesi bile gözümüzde tüm güzellikleri yok etmez mi bir anda?
Zeynep Fatma Ve Anne için güzel dileklerine teşekkürler
Sevgiler canım
Elif'cim.Tam da güz geldi derken içinde bahar çiçekleri açsın,senin ve hepimizin de.
Sevgiler
Sevgili Çınar!
Bilirim engelli aileleri ve engelliler neler hisseder üç aşağı beş yukarı.
Boşandıktan sonra çıkmazdaydım. Benim istemediğim bir şey olmuştu. Hekim bir arkadaşım çocuklar için haftada iki gün palyoçuluk yapmak için hasteneye davet etmişti. Hem iyi hem kötü gelmişti o dönem bana ama çok iyi hissettim yazdıklarını ve anne yüreğini ve bizler için küçük anneler için mucize olan hareketleri.
Sevgiyle.
Ali İkizkaya; Engelli ve engelli ailelerinin yaşamlarının ne kadar zor olduğunu biraz olsun hissedebilse keşke herkes.
Ne güzel bir şey, hasta çocuklar için birşeyler yapmış olmanız...
Sevgiler
Yine ibret alınacak, hayata daha pozitif bakılmasını sağlayan yumuşacık cümlelerle ne güzel bir öykü..
Ellerine sağlık..
Yüreğinden insan sevgisi hiç eksik olmasın sevgili Çınarcığım..
Zeugma;Etrafımızda öyle yaşamlar var ki gerçekten de,sağlığımızın bozulması dışında, hiçbir şeye fazla önem vermememiz gerekiyor aslında, ama yapamıyoruz birçok zaman.
Çok teşekkürler, canım benim.
Sevgiler
Yorum Gönder