9 Nisan 2017 Pazar

"SON GÜZ FIRTINASI"





Blog Dostum Abim Mehmet Osman Çağlar'ın ilk öykü-romanı "Son Güz Fırtınası" nı okudum. 

Geçmişle bugün arasında gidip gelen romanda bir ömür, akıcı bir dille süslemeden ve bazı bölümlerde cesurca kaleme alınmış. Belirli bir yaşa gelmiş birçok insana tanıdık gelecek siyasi olaylar ve o fırtınalı dönemde yaşanan aşklar, güncel hayattaki iş koşuşturması sade ve bir o kadar vurucu bir dille anlatılmış.

Fırtınalı dönemler ve 68/78 kuşağı... İdealist ama harcanmış, yitik kuşak. Sadece daha güzel bir dünyada yaşama arzusuyla ve bu idealle ülkesini daha güzele götürmekten, ülkesini sevmekten başka kaygısı olmayan gençlerin bu uğurda ödediği bedeller... Mahallede, okulda, komşular arasında, aynı evde bile yaşanan sağ-sol çatışması, bir sokaktan ötekine geçilemeyen o yıllar. Acılar, kayıplar, işkenceler...
 Nasılda benzeşiyor bu günlerle. Oyun hep aynı oyun. Senaryo bile aynı. Ama biz piyonlar her seferinde inanıp düşüyoruz aynı tuzağa.

İşte bütün bunlar gayet net bir dille anlatılmış kitapta.

Hangi fırtınayla savrulursa savrulsun genç bedenler yine de kalplerin sevgiyle çarpması... 

Belki biraz buruk, yarım kalmış ve fırtınadan nasibini almış...

 "Bu aşk tesadüf değildi. İnce bir sızının içimize serpiştirdiği kristal kırıklarının yaramızı hem kanatması hem kabuk bağlayıp iyileştirmesiydi. Ve dediğin gibi aşk pişmanlık duymamaktı."

 ( Sayfa 14 )

" Ne zaman kendine kaçsa, o eski büyülü günlerin içinde gerçeği arasa, hep eksik kaldığını, yaralı ideallerin aşkla birlikte taşınmadığını görüyordu." 

( Sayfa 40 )

" Hepimiz sürgündük... Farkında değildik belki ama hepimiz aykırıydık. Olmayacak ütopyaların peşinden koşan hoyrat hayallerini süsleyen, beyaz güvercinli uçurtmaların atlas kağıdı olmak istedik hep..." 

( Sayfa 40 )

Blogtan tanıdık bazı bölümler... Carmen gibi. Ve yine içim titreyerek okuduğum, doğunun çetin kış şartlarına kurban verilen canlardan esinlenip yazılan 'İva'  öyküsü gibi. 

Tabii ki, bürokrasinin çarpık işleyiş biçimi de göz ardı edilmemiş çalışma hayatını konu eden bölümlerde.

***
"Son Güz Fırtınası" kitabım kitaplığımda yerini aldı ama yanını boş bıraktım bundan sonraki kitabınız için. 

Kutluyorum Mehmet Osman Çağlar. Keyifle okudum. Emeğinize kaleminize sağlık. 





4 yorum:

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Sevgili Kardeşim, Eski Blog Dostum; Dün gece Esin Hanım'ın tanıtım yazısından sonra, şimdi de sizin yazınız... sabahleyin tam bir sürpriz oldu. Daha önce de belirttiğim gibi, biz, birkaç eski bloggerlar aile fertlerinden çok daha yakın, abi-kardeş gibi gerçek aile olduk. Yaptığınız bu jeste çok teşekkür ederim, sağ olun. Evet, belirli bir yaşa gelmiş sizin gibi duyarlı insanlar o karanlık günleri çok iyi anımsıyor, araştırıyor ve ardında yatan gerçekleri biliyor. Ancak kendi çocuklarımdan ve arkadaşlarından gördüğüm: Şimdiki nesil, maalesef yakın ve orta dönem tarihten habersiz. Ya çok az biliyor ya da hiç bilmiyor. Bunun kasıtlı olduğunu ve birileri tarafından unutturulmak istendiğini düşünüyorum. Önemli bazı yıl dönümlerinde, bloglarda yok denecek kadar az paylaşımlar yapılıyor... Bu yüzden ben de sizin gibi Facebook'u tercih ediyorum. Hem daha çok insana, hem de kaliteli ve duyarlı paylaşımlara ulaşmak mümkün. Hatırlarsınız, sekiz, on sene önce bloglar böyle değildi.Nerede sizin, benim sosyal olaylardan etkilenip yazdığımız öyküler, şiirler, birkaç blogcu dışında?.. Bunun,emperyalistlerin ve egemenlerin psikolojik-zihinsel operasyon ve "unutturma politikası"ndan kaynaklandığını... sorgulamayan, bilinçsiz, sanatsız bir toplumla... apolitik gençliğe dönüştürme çabalarının sonucu olduğunu düşünüyorum. Sırf bu yüzden bu romana başlamıştım, şimdi okuduğumda birçok eksiği olmasına rağmen...

Birisi bana dur desin, yoksa iç dökümüm devam edecek.:)

Şaka bir yana tekrar çok teşekkür eder, size ve aileye çok güzel bir pazar günü dilerim.
Sevgi ve dostluklarımla...

Makbule Abalı dedi ki...

Gene eski blogger arkadaşlarımız en hızlı davrananlar, en çabuk yola çıkanlar.Önce İzler ve Yansımalar blogdan sevgili Esin Arkadaşımız bir tanıtım yaptı. Şimdi bu güzel yorumu okudum. İki güzel ve anlamlı tanıtım da insanda kitabı bir an önce okuma arzusunu uyandırıyor.
İlk kitapla yetinmeyip ikinciyi, bazen üçüncüyü yayınlayan arkadaşlarımızın çabasını çok takdir ediyorum.
Mehmet Bey'in yüreğine-emeğine sağlık.
Sağlıklı-güzel günler diliyorum.

Çınar dedi ki...

Mehmet Osman Çağlar blogerlar arası eski dostluk ve kardeşlik ilişkilerini bende çok özlüyorum doğrusu. Keşke yine öyle olsa... Ne kadar yapıcı yardımcı motive edici dostluklar vardı. Gerçekten de aile gibi olmuştuk.

80 sonrası politikalarla ve dediğiniz gibi emperyalist güçlerce apolitik bir nesil yetişmesi hedeflendi. Ayrıca Özal ve sonrasında kısa yoldan köşe dönmecilik, manevi değerler yerine hedefe ulaşmak için her yol mübah anlayışıyla üretmek önemini yitirip tüketici bir toplum oluştu.

Düşünüyorum da çocuklarımızı siyasetten uzak tutan bizim neslimizdi biraz da. Öyle bedeller ödenmişti ki çünkü idealizm adına, ülke sevdası uğruna ve öyle acımasızca harcanmıştık ki, korktuk sanırım onların da aynı şekilde gençliklerinin ellerinden alınmasından. Ama kaçınılmaz gerçeği gözardı ettik... Böylesine dünyanın gözünün üstünde olan bir ülkede her devir sancılı her devir acılara gebe olacaktı. Adı değişecek ama oyun değişmeyecekti. Ne yazık ki, bundan nasibini aldı çocuklarımız da. Ve hatta onların çocukları da. Korkarım onları çok daha zor bir yaşam bekliyor.

Biri beni de durdurmalı yoksa bu konu bitmez.

Emeklerinize kaleminize sağlık, çok teşekkürler

Aileye selam sevgilerimizle

Çınar dedi ki...

Makbule Abalı , anlaşılan eski blog dostluklarına özlem hepimizde var. Hep birlikte yeniden canlandırsak ortamı ne güzel olur.

Valla sanırım Mehmet Bey'in omuzlarındaki yük ağırlaştı biz böyle bir kitapla yetinmeyiz devamını bekleriz. :)

Teşekkürler canım

Sevgilerimle