13 Nisan 2017 Perşembe

HİÇ BİTMEYEN KİTAP



Zaman zaman düşünürüm, hatta çok düşünürüm; eğer bana ikinci bir şans verilseydi nasıl ve ne kadar değiştirebilirdim hayatımı diye. 

Aslında herkese hayatının bazı dönemlerinde ikinci bir şans verilirmiş. İşte bu şansı nasıl değerlendirdiğimiz hayat yolumuzu belirliyor olmalı.

Şöyle ki; eğer kazandığınız o sınavın mülakatına sırf tatilinizi ertelememek için girmekten vazgeçmeseydiniz bugünkünden çok daha farklı bir hayatınız olabilirdi. 

Piyango bileti satıcısının gözünüzün içine soktuğu o bileti elinizin tersiyle itip, satıcıya dövecekmiş gibi bakarak yolunuza devam edeceğinize, "Hadi ver bakalım." demek sizi milyoner edecekti belki de... 

O gün, o saatte, orada olduğunuz için bugün hayatınız böyle. 

Kaderimizi seçimlerimiz belirliyor demek ki. 

Seçimlerimiz / tercihlerimiz başka olsaydı nasıl bir hayatımız olurdu..? Daha zengin, daha mutlu, ünlü biri, çok saygın biri..?

Ya da belki tam tersi olacaktı... Kim bilir..?

İşte tam da bu konuyu işleyen bir kitap okuyorum.  'ŞAHANE HATALAR' 

 Normal bir kitap okur gibi sayfa sayfa ilerlemiyorsunuz. Kitabın baş kahramanı sizsiniz. Birinci bölümde okulunuz bitiyor ve...
birinci bölümün sonunda size iki seçenek sunuluyor.
Ya üniversiteye devam edeceksiniz...
Ya da okulu bir süreliğine erteleyip seyahate çıkacaksınız.

Her bölüm sonunda iki şık sunuluyor ve tercihlerinize göre başka başka hayatlar yaşıyorsunuz. ( Kitap sizi tercihinize göre bir sayfaya yönlendiriyor.) Maceranız ölümle sonlanana kadar seçimlerinizin sizi götürdüğü sayfadan devam ediyorsunuz okumaya.

Ya harika bir hayat yaşayıp mutlu bir sonla bitiyor ömrünüz ya  normal sıradan bir yaşantınız oluyor veya berbat bir hayat sürüyorsunuz. Beklenmedik bir anda trafik kazası, kaza kurşunu, terör saldırısına vs. de kurban gidebiliyorsunuz.

Belki yüzlerce kez başa dönüp tekrar tekrar başka seçenekleri tercih edebiliyorsunuz. ( Aynı seçeneklerden devam edip başka bir bölümde başka seçeneğiniz olabiliyor, hayatınız ölümle son bulana kadar. ) Yani bitmeyen bir kitap bu kitap. :)

Çok keyifli, ilginç ve acaba şu şıkkı tercih edersem neler yaşayacağım diye meraktan elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir kitap. Okumalısınız.


  nurten y tartaç

9 Nisan 2017 Pazar

"SON GÜZ FIRTINASI"





Blog Dostum Abim Mehmet Osman Çağlar'ın ilk öykü-romanı "Son Güz Fırtınası" nı okudum. 

Geçmişle bugün arasında gidip gelen romanda bir ömür, akıcı bir dille süslemeden ve bazı bölümlerde cesurca kaleme alınmış. Belirli bir yaşa gelmiş birçok insana tanıdık gelecek siyasi olaylar ve o fırtınalı dönemde yaşanan aşklar, güncel hayattaki iş koşuşturması sade ve bir o kadar vurucu bir dille anlatılmış.

Fırtınalı dönemler ve 68/78 kuşağı... İdealist ama harcanmış, yitik kuşak. Sadece daha güzel bir dünyada yaşama arzusuyla ve bu idealle ülkesini daha güzele götürmekten, ülkesini sevmekten başka kaygısı olmayan gençlerin bu uğurda ödediği bedeller... Mahallede, okulda, komşular arasında, aynı evde bile yaşanan sağ-sol çatışması, bir sokaktan ötekine geçilemeyen o yıllar. Acılar, kayıplar, işkenceler...
 Nasılda benzeşiyor bu günlerle. Oyun hep aynı oyun. Senaryo bile aynı. Ama biz piyonlar her seferinde inanıp düşüyoruz aynı tuzağa.

İşte bütün bunlar gayet net bir dille anlatılmış kitapta.

Hangi fırtınayla savrulursa savrulsun genç bedenler yine de kalplerin sevgiyle çarpması... 

Belki biraz buruk, yarım kalmış ve fırtınadan nasibini almış...

 "Bu aşk tesadüf değildi. İnce bir sızının içimize serpiştirdiği kristal kırıklarının yaramızı hem kanatması hem kabuk bağlayıp iyileştirmesiydi. Ve dediğin gibi aşk pişmanlık duymamaktı."

 ( Sayfa 14 )

" Ne zaman kendine kaçsa, o eski büyülü günlerin içinde gerçeği arasa, hep eksik kaldığını, yaralı ideallerin aşkla birlikte taşınmadığını görüyordu." 

( Sayfa 40 )

" Hepimiz sürgündük... Farkında değildik belki ama hepimiz aykırıydık. Olmayacak ütopyaların peşinden koşan hoyrat hayallerini süsleyen, beyaz güvercinli uçurtmaların atlas kağıdı olmak istedik hep..." 

( Sayfa 40 )

Blogtan tanıdık bazı bölümler... Carmen gibi. Ve yine içim titreyerek okuduğum, doğunun çetin kış şartlarına kurban verilen canlardan esinlenip yazılan 'İva'  öyküsü gibi. 

Tabii ki, bürokrasinin çarpık işleyiş biçimi de göz ardı edilmemiş çalışma hayatını konu eden bölümlerde.

***
"Son Güz Fırtınası" kitabım kitaplığımda yerini aldı ama yanını boş bıraktım bundan sonraki kitabınız için. 

Kutluyorum Mehmet Osman Çağlar. Keyifle okudum. Emeğinize kaleminize sağlık.