Garsonun da bu denli dedikoducusunu ilk kez görüyorum.
Hayır, ben bu kızlara o gözle bakmamıştım ki...
Arkadaşımla buluşacaktım bu sabah. Okullar açıldı ya Ankara trafiği arap saçı. Merih; " bu trafikte otobüsle gitmen daha kolay arabayla girilmez o trafiğe. Hem, erken çık evden yetişemezsin " deyince buluşma saatimizden neredeyse iki saat önce düştüm yollara. Da, sandığımız, daha doğrusu Merih'in sandığı gibi olmadı. Hiç sıkıntı olmadan tıkır tıkır işledi trafik ve ben, buluşma saatinden 50 dakika önce Kızılay'daydım. E nasıl geçer ki vakit? Üstelik uzun zaman olmuş sabahın köründe yollara düşmeyeli, unutmuşum mevsim dönüşlerinde Ankara havasının sabahları çok serin olduğunu. Üstümde incecik giysimle çok üşüdüm dolayısıyla. Gireyim bir kafede oturayım vakit geçsin dedim ve yol üstünde bir kafe kestirdim gözüme, hem arkadaşımın gelişini rahatça görebileceğim ve hem de gelip geçeni izleyeceğim. ( ki ben bu gözlem işini yaparım sık sık:) Başladım yine caddede telaşla oraya buraya koşuşturan insanları incelemeye. Genç yaşlı neredeyse herkesin asık suratlı hayatlarından bezmiş ifadeleri yine burktu yüreğimi. Öyle ya; ne üzüntüleri ne yükleri vardı kimbilir.. Gerçi gülerek önümden geçen birini görseydim ne düşünürdüm acaba onu da bilmiyorum ya. "Deli mi ne, kendi kendine gülüyor der miydim ki..?"
Her neyse efendim; Oturduğum masanın önündeki masaya üç genç kız geldi, üstlerindeki formalarından lise öğrencisi olduklarını düşündüren. Oturdular birşeyler sipariş verip, neşeli bir sohbete başladılar bağrış çağrış, cıvıl cıvıl. Sonra iki kız daha geldi. Şen şakrak kahkahalarla sarılıp öpüştüler. Derken içlerinden biri; "Okulu kıralım bugün" dedi. Diğeri; " kızım kafayı mı yediniz ne gitmeyecek mişiz, bugün okul her yerden kafadır bee " dedi.
Öteki, şöyle bir salladı upuzun saçlarını ve parmaklarına doladığı bir tomarını kıvırarak "yaa ne gitcekmişim bee havaya baksana inek miyim ilk günden" dedi.
Okula gitmek ya da gitmemek konusunda epeyce bir didiştikten sonra biri " koy oolum paranı cebine, ben varken geçmez lan" dedi. Hesabı ödedi saçlarını savurarak patron edasıyla ve bir el hareketiyle taktı diğerlerini de peşine cıvıldaşarak çıktılar kafeden.
Ne kadar dikkatli ve nasıl bir yüz ifadesiyle izlediysem bu genç kızları, onlar çıkar çıkmaz garson başladı dedikoduya.
"Bunlar da kız işte. Şu hallerine bak abla. Valla bende de var iki tane kırarım bacaklarını şu halde görsem. Noolcak zengin çocukları şımarıklar her dedikleri oluyor tabi. Terbiye saygı hak getire. Bunlar da okuyacak ta vatana millete hayırları olacak. Boş boşş ..."
Ayy daha neler neler. Tam ağzımı açıp;
"Ama garson bey ben o çocuklara bakarken çirkin birşey görmedim ki. Güzellik gördüm hayat gördüm neşe ve mutluluk gördüm yüzlerinde, caddede koşuşturan yılgın bezgin, asık suratlı bunca kalabalıktan farklı olarak. Bir de; onları sınırlarla yasaklarla biçimlendirmek isteyen kurallara isyan gördüm ışıl ışıl gözlerinde, masumca. Saçlarını açmıştı mesela hepsi de. Salıvermişlerdi omuzlarından aşağıya özgürce. Hafifçe fön çekmişti galiba bazıları. Bugün okul açılmıştı, yapmaları gereken okula gitmekti. Onlarsa okulu asmaya karar verdiler büyük ihtimal. Hangimiz yapmamıştık ki..? Biz kötü müyüz şimdi..? "
diyecektim ki yan masadaki bey garsonu tastik eder eleştiriler sıralamaya başlayınca, usulca toparlanıp çıktım kafeden...
6 yorum:
O atıp tutan garsonun kızlarını çok merak ettim:)))))
Gençlikte yapılan şeyler yaşlılıkta ayıp görülürmüş.Kafedekiler de o hesap...
Hergün biraz daha hoşgörüsüz oluyoruz ne acı...
Çınar'cım;
Garson konuştukça daha bir parladı bizim kızlar.Vah zavallı garson battıkça battı bence."Büyük lokma yut büyük söz söyleme" der büyükler...Ya da buna benzer bir söz söylerler.Kendi kızları olan ise bir kere daha düşünüp konuşmalı bence.Kucakladım seni sevgiyle.Tontini.
NzlGl'üm; ahh ben de çok merak ettim doğrusu !!!
Sevgiler
Dalgaları Aşmak; öyle ki yaşları ilerlemiş bazı kişilerin, birçok zaman kendi yaşanmışlıklarını bile dile getirmekten utanır olduklarını gördüm. Oysa geçmişte yaşadıklarıydı onları bugüne taşıyan.
Evet hergün biraz daha hoşgörüsüz oluyoruz ve gittikçe bu daha gözle görünür olmaya başladı ne yazık ki.
Sevgiler
sufi'm; bir de derler ki " ne kadar sıkarsan o kadar fışkırır " Garson kızlarına bu kadar baskıcı ve hoşgörüsüzse kızları birgün mutlaka isyan edeceklerdir bir şekilde. Umarım babaları kadar kendini bilmez değildir kızlar.
Ben de seni sevgiyle kucaklıyorum canım.
Yorum Gönder