Yengemi bulmuşum ya bırakır mıyım ? Bir konudan başka bir konuya atlayarak, “aa öyle mi olmuştu, oysa ben şöyle şöyle hatırlıyorum o olayı” diyerek, ben ve iki kuzenimin yengemin konuşmasını sık sık kestiğimiz söyleşimiz gece boyunca sürdü.
Zihnimizde, ruhumuzda herhangi bir nedenle yer etmiş ama ayrıntılarını, neden bizi bu kadar etkilemiş olabileceğini bilmediğimiz geçmişimizi sorduk 80 yaşında, hala zihninde hiç bulanıklık yaşamayan bulunduğu ortamda sözü sohbeti şakası dinlenir yengeme.
Anneannemin bahçesindeki kuyudan korktuğumuzu hatırlıyorduk mesela, neden korkardık ki üstü kapalı olduğu halde… Ve öğrendik ki, üstü ızgara şeklindeki tahtayla kapalı kuyunun suyu, bazen iyice çekilir bazen iyice yükselirmiş. Biz, kapaktaki aralıklardan içeri bakınca kuyuyu bazen susuz, bazen ağzına kadar su dolu gördüğümüzde korkuyor olabilir mişiz…
Bizim Cebeci’de oturduğumuz evi, kuzenim Nijad’ın nasıl olup ta en ince ayrıntılarına kadar hatırlıyor olduğu,aramızda uzun uzun tartışma konusu oldu mesela. Biz altı yaşında olduğu için hatırlamasının normal olduğunu düşündük ama hesaplamalarımıza göre henüz dört yaşında bile değildi :))
Daha Ankara’ya gelmeden önce yaşadığımız kasabadaki ev sahibimizin kızı Türkan, mahalledeki tüm çocuklara büyüklerimiz tarafından örnek gösterildi. Ondan iyi kimse bahçe süpüremez (tozu dumana katmadan, kibar kibar) Anneye Babaya ondan daha saygılı olunamazdı. En çalışkan hatta herşeyin ‘eni’ olan, o nedenle de diğer küçük kızların kıskançlık oklarınının hedefi haline gelen, o zamanlar benim de kıskandığım Türkan’ın, yıllar sonra bir genç kız olduğunda yaşadığı kötü bir aşk deneyimi nedeniyle,( böyle olduğu söylentisi yayılmış. Belki de çok daha farklı bir nedeni vardı) psikolojisinin bozulduğunu ve bir klinikte 4 yıl boyunca yattığını da o gece, çok üzülerek öğrendim.
Nesrin birkaç günlük bebekken, banyoda ağzından köpükler geldiği için Yengemin korkup, sarıp sarmalayarak komşusuna götürdüğünü “ al ölüyor işte bu da…” deyip yaşlı komşunun eline bebeğini bırakıp panikle nasıl evine kaçtığını, ölüm haberi gelecek diye büzüşüp bir köşede ağlayarak nasıl beklediğini duyunca Nesrin çok bozuldu. “Nasıl bırakırsın ölmek üzere olduğunu düşündüğün bebeğini komşuya.” diye. “Senden önce iki çocuğum ölmüştü yavrum, çok korktum, üçüncü bir acıya dayanamam diye kaçıp gizlendim. Kaçmak çözümmüş gibi cahillik işte." dedi yengem.
Dedim ya o gece anılarda doyumsuz bi gezinti yaptık, birini bırakıp bir diğerine atlayarak. Tam da çocukluğumuzla ilgili merak ettiğim birşey daha sormuştum ki “ ben seni küçükken hiç sevmezdim, biliyorsun değil mi?” dedi, muzipçe kıkırdayıp elinde tuttuğu mendili biraz daha didikleyerek… “ of ama yengee ! Yine mi, benim ne suçum var kii ? ” dedim sızlanarak. “Canım o küçüklüğünde öyleydi, sonradan çok sevdim, kızlarımdan ayırdım mı seni..? ”
Dayanamadı, başladı gene çocukluğumdan beri defalarca dinlediğim, hem böylesi masum ve unutulmaz bir aşkın ismi olduğum için gizli bir gurur ve böbürlenmeyle :) hem de yasak bir sevdayı hatırlattığım için bir yanım dayıma kızıp yengeme üzülerek aynı hikayeyi dinlemeye başladık yine...
…………………………………………………..
“Gece geç saatti, dayın daha eve gelmemişti. Çocukları uyutup ışıkları da kapattım ama uyku tutmadığı için divana oturdum, perdenin aralığından gelirse göreyim diye yola bakıyordum. Biraz sonra geldiler Mustafa dayınla birlikte. Merdivene oturdular, bazılarını duyup bazılarını duyamadığım fısır fısır birşey konuşuyorlardı. Dayın ağlıyor muydu ne..? Çok üzgündü ama, bunu anlıyordum ses tonundan. “Madem bu kadar seviyorsun boşa karını” dediğini duydum kaynımın. Dünya başıma yıkılmıştı. Yatağa girdim, içeri gelirse uyanık olduğumu anlamasın diye. Sarsıla sarsıla ağlıyordum tutamıyordum kendimi. Yanıma geldiğinde, konuşmalarını duyduğumu söyledim yine hıçkıra hıçkıra ağlayarak “Sen ona aldırma, yok öyle birşey. Ben seni bırakır mıyım, ” gibilerden güya beni teselli edecek birşeyler söyledi. Zaten elimden ne gelirdi ki iki kızımız vardı, nereye gidebilirdim ? İkna olmuş göründüm, belki de inandım, inanmak zorunda kaldım… Bilmiyorum… ”
“Yine de beynimi bir kurt kemirmeye başlamıştı bir kere. Ceplerini karıştırırken bir kağıda yazdığı bir şiir ve kağıdın arasında da senin fotoğrafını gördüm. “
Devamı Var…
20 yorum:
Şiir mi? fotoğraf mı?
Tam bir arkası Yarın kuşağı oldu ya....Bekle şimdi yarını...
ama tesellim şu yazının altında "Haftaya buluşalım haftya...." diye devam eden şarkı yok.
Sevgili Çınarcığım;
Mazideki gezintinde benimkilerle ilgili çok benzer yön gördüm.
İlgiyle okudum. Bitmesini hiç istemeden..
Örneğin çocuklukta bazı şeylerin bu kadar net hatırlanabilmesi bir tek ben de olmuyormuş. Cebeci'deki o evin o kadar iyi hatırlanmasının vardır bir nedeni. Mutlaka..
Bazen de başkalarının tüm detaylarını hatırladığı bir şeyi sen tamamen unutmuş olabiliyorsun. Duyduğunda şaırıp yavaş yavaş zihninde canlanabiliyor. Çok az da olsa bu da gerçekleşebiliyor. Bunun altında yatan neden hoşa gitmeyen bazı olayların bilinçdışı bir yaptırımla beyin tarafından en ücra köşelere atılması, bir daha aklına gelmemesi..
Ve bir de yaşlıların en net hatırladıkları eşleriyle ve aşklarıyla ilgili ayrıntılar. Sanki o anları yaşayarak anlatırlar, yanakları kızararak :)
Vee..Çocukluğunda neden sana öyle davrandığı tam tahminimdeki gibi.. Hiçbir suçun yokken..Gördün mü? :))
Bu gezintiler çok hoşuma gidiyor.Devamını merakla bekliyorum..
Yazan ellerine sağlık canım benim..
Sevgiler...
Çınarcım eski hikayeleri insanların şuuraltında sakladıkları anılarını dinlemek film izlemek gibi gelmiştir bana da. Ama yengenin seni neden sevmediğini çok merak ettim şimdi, devamı haftaya olmasın e mi?
Pehlivan tefrikası(pehlivan hikayelerinin ,arkası yarın şeklinde anlatıldığı seri yazılar)izler gibi(pehlivan tefrikasını izleyenler sabahı zor ederlerdi, meraktan)gibi izliyorum yazılarınızı.
Çok güzel.
Eeeee sonra!!!
Şimdi yemgene mi üzülsem, dayına mı? bilemedim.
Yengenin çocuğunu bırakıp saklanmasına da güleyim mi ağlayayım mı? şaşırdım canım akadaşım ya...
Gönülden sımsıcak sevgiyle öperim.
Mazide gezinirken bizler de sizle
geziniyoruz heyecanla.Sonu gelmeyen meksika dizlerini izler gibi değil,
sevdiğimiz bir dizinin çabuk gelmesini,hiç bitmemesini ister gibi bekliyoruz.
Sevgilerimle,
Şeniz'im;:))
Sevgiler
Zeugma'm; haklısın canım, ayrıntılarıyla hiç unutmadan hafızamızda sakladığımız bazı anıların-anların- bizim için farkında olmadığımız bir özelliği vardır mutlaka.
Evet, yaşlıların, gençliklerinde yaşadıkları 'gönül işlerini' anlatırkenki tavırları çok hoşuma gider benim de:)
Sevgiler
sufi'm; çok keyifli oluyor yaşlılarla sohbet değil mi. Gerçi birkaç kişi kaldı yalnızca sonra sıraya biz giriyoruz:(
Sevgiler
Ramazan Bey; pehlivan tefrikası ha:))) Çok teşekkür ederim:)
Sevgiler
Nur'cum; Zamanında üzülmüş yengem belki, dayım da üzüldü belki ama ikisi de sağlıklı ve birbirlerine çok düşkünler. Dayım avukat o da 80 yaşında ve hala çalışıyor hem de şehir şehir dolaşarak dosyalar dolusu yazı okuyup rapor yazarak. Bu sene artık oğluna yardım için kendini yormadan yapıyor bütün bunları.
:)) hala konuşmalarına yaptıklarına çok güleriz yengemin, komiktir.
Sevgiler canım
JİVAGO; :)) çok teşekkürler
Sevgiler
Dönüp hemen birinciyi de okudum.
Devamını heyecanla bekliyorum.
Sevgiler...
Sevgili Çınar, unutmamak anılara,anılardakilere "vefa" dır bir yerde..
Tam kaptırmış,keyifle okurken "devamı var" :))
Merakla bekliyorum :)
Sevgiler
Asu'cum; çok teşekkürler canım
Sevgiler
Dalgaları Aşmak; vefa, evet çok doğru.
Sevgiler canım
Devamı haftaya yazılarınızı en baştan beri büyük bir merakla takip ediyorum.Tecrübelerinizin kalemden dökülmesi yine çok etkileyici.
Bloğumda bir ödülünüz var,daha önce kullanmadıysanız alabilirsiniz.
Dostlukla...
Yazılarımı takip ettiğinizi biliyor ve bundan mutluluk duyuyorum. Çok teşekkürler.
Geliyorum blogunuza
Sevgiler
Hımm..yasak aşk..çok kötü ya.Neler olucak bakalım.Kimse üzülmese keşke.Ama mutlaka üzülen birileri olucak..
EBRULİ'm; evet çok kötü gerçekten ama artık yarım asır önce yaşanmış hikaye olarak mazide kalmış.
Sevgiler canım
Yorum Gönder