6 Aralık 2009 Pazar

HUZUREVİNDEKİ YAŞAMLAR





Onlar da bir zamanlar gençti. Onlar da sevdalar yaşadı. Çocukları oldu. Çalıştılar Ürettiler.

Sonunda yaşlandılar…

hastalar… 

Ya da sakatlar…

Ali Rıza Bey; Üniversite okumuş. Bir bankada yönetici pozisyonunda çalışıyormuş. Trafik kazası geçirmiş. Şimdi tekerlekli sandalyede, kolunu tam olarak kullanamıyor, beyin fonksiyonları iyi çalışmıyor, unutuyor birçok şeyi, zor konuşuyor. Ama hala çok kibar çok hatırşinas. Sadece bir ağabeyi varmış onunla ilgilenen başka kimsesi yokmuş. Ama geçen sene ölmüş o da. Yapayalnız şimdi hayatta. Arada bir aklına geliyor soruyormuş Ağabeyini. Söyleyemiyorlar huzurevi çalışanları üzülecek diye. Avustralya’da diyorlar, bizi aradı selamı var, seni çok sevdiğini söyledi diyorlar. İnanıyor… Bir tek sigarayla mutlu oluyor. Dünyalar onun oluyor bir sigara verince…

***
Ekrem Bey; kendi anlatımıyla 58. hükümette tarım bakanı. Gerçekte ilaçla kontrol altında tutulabilecek düzeyde şizofreni hastası. Hükümetin tüm bakanlarını eksiksiz sayıyor, tek yanlış tarım bakanı. O da kendisi.

Ekrem Bey-“Benimle tavla oynar mısınız hanımefendi” 

Ben- “Neden olmasın tabii. Hadi oynayalım”

Tavlada çok iyiyimdir övünmek gibi olmasın. Beni yenemez diye düşünüyorum.

Ekrem Bey- “Ama ben 3 el oynarım.”

Ben- “Tamam, öyle olsun.”

Başladık oynamaya. Aaa o da ne? Zarı atıyor ve nerdeyse hiç bakmadan oynuyor. Mars etti beni. Allah Allah!  Beni Merih bile yenemiyor. :) ”Abla” dedi bakıcı sen ne yaptın, Ekrem Abiyi daha kimse yenemedi ki, sen yenesin.

Sıkıldı zaten bir elden sonra kapattı tavlayı. ” Tamam bitti.” dedi.

“Sizi yemeğe davet ediyorum hanımefendi, kabul eder misiniz” dedi sonra.

“Tabii ki.” dedim. Zaten yemekhanede yenilecek yemek ya… Unuttu hemen arkasından, tanımadı bile beni.

***

Onları deşifre etmek istemiyorum çünkü biliyorum ki bundan çok hoşlanmıyorlar. Sadece küçük bir fikir olsun diye iki örnek verdim isimleri değiştirerek.

Nice hayatlar var huzurevinde yaşanan.

Ve onlara hizmet veren ne kocaman yürekler.

Birşeye dikkat çekmek istedim... Öyle durumlar vardır ki, hastanın ya da yaşlının, artık evde bakımı mümkün değildir. Sadece çevre ne der çekincesiyle birçok aile, bakımı çok zor hastasına ya da yaşlısına kendisi bakmaya çalışıyor. Tabii ki, Yaşlılarımız başımızın tacı olmalı. Seve seve ilgilenmeliyiz onlarla ama artık bizim yapabileceğimiz bir şey kalmamışsa, bunu yapabilecek iyi kurumlar var. Hepsi tv de anlatılan kurumlar gibi değil. Benim gittiğim huzurevinde, müdüründen çalışanına kadar herkes son derece sevecen ve ilgili kurumda kalan hasta ve yaşlılara karşı…



20 yorum:

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

aslında iki örnek verdin ama,
nice hayatlaruı anlattın Çınarcığım :((((
nerden nerelere gelen insan yanımızı :(
yarınları bilmemek hem acı, hem düşündürücü..

Ben çok realist bir karakterim !. Hayatın tüm pencerelerini tek tek açıp kapatmışcasına biliyorum :(


O yüzdendeir hayatı öyle sıkı tutmaya çalışıyorum ki, o bıraksada , ben inatla peşinden gidiyorum.

Lütfen bugünün değerini bilelim.(ayaktayken- akıl - beden sağlığı yerindeyken !)

Kimin eline düşeriz, ne oluruz bilinmez elbet, kader yazısı bu !
Ama kendimize ÇOK İYİLİKLER YAPALIM......

İyi pazarlar sevgili Çınar'ım.

NEFİSE dedi ki...

Çınar... çok tatlısın.. yüreğimi titrettin..zirzopluk yapıyordum deminden beri.. boğazım düğümlendi bak şimdi..

Çınar dedi ki...

İki örnekle iki yaşamdı anlatmak istediğim. Öyle öyküler var ki,Şaşırıp kalırsın.

Hele birisi vardı; geçen sene kaybettik. Hiç unutamıyorum onu.İki üniversite bitirmiş yurt dışında bulunmuş. Öğretim üyeliği yapmış bir şizofren. Onun yaşamı ve insan modeli sayfalarca yazı olabilir. Birgün kendimi hazır hissedersem yazarım belki. Ama dediğim gibi çok ta deşifre etmek istemiyorum onları.
Bir toplum gerçeğine; hasta ve yaşlı olan ama evde bakımı artık mümkün olmayan kişilere ve onların çaresiz yakınlarına dikkat çekmek istedim.

Çok haklısın kendimize iyi bakalım en azından, elimizde olanlara sahip çıkalım...

Sevgiler canım

Çınar dedi ki...

NEFİSE; teşekkür ederim canım,sen de çok tatlısın.
Sayfana baktım, hiç te zirzopluk yapmıyorsun. Ne güzel şeyler üretmişsin öyle. Ellerine sağlık

Sevgiler canım

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Canım Çınar,
Hep korkularımız ileriki yaşlarımız.Dualarımız bu yöne devamlı seğiriyor her yıl yaş arttığında.
Kimsenin eline bakmadan, kimseye muhtaç olmadan yaşamak her bireyin isteği ama!
Ne olacak hiç bilmiyoruz.
Şanslı yada şansızlık değil bu. Şanslı olunsa bakacak kimsesi olsa kolaymı bakana da bakılana da.
Çınar'ım görmek, el uzatmak, keşke keşke vaktimiz olsada bizim olan tüm kimsesiz çocukları, tüm kimseiz yaşlıları sarıp sarmalayabilsek.
Yazsam daha yazarım bu konu benim en hassas konum, en iyisi seni öperek gideyim. İyi pazarlar canım.

meraklı dedi ki...

Merhabalar,
Buradaki sohbet ortamı o kadar hoşuma gitti ki anlatamam...Uzun zamandır blog yazılarını takip ediyorum, iletişim alanında üniversite öğrencisiyim ve insanların hayatlarını bu şekilde paylaşmaları oldukça ilgimi çekiyor.Bu aralar bu konuya olan ilgimi, somutlaştırarak konu üzerine eğilip somut bir çalışma gerçekleştirmek istiyorum.Sizinle ancak buradan iletişime geçme şansım olduğu için buradan yazıyorum.Rica etsem bana bu çalışmamda tecrübelerinizle yardımcı olur musunuz??Konuyla ilgili sizinle ancak burdan iletişime geçebiliyorum, mail adresim: pehlivan_ozlem@yahoo.com.Bana yazarsanız daha detaylı bilgi almayı çok isterim.Teşekkürler.Ozlem PEHLIVAN (Gazi İletişim)

Çınar dedi ki...

Nur'cum;çok haklısın canım benim, tüm insanların en büyük dileğidir herhalde kimseye muhtaç olmadan yaşamak ama zaman ne getirir kimse bilemez, üstelik muhtaç olmak yalnızca ileriki yaşlarda da olmuyor ne yazık ki.Hepimizin başına her an bir kaza gelebilir Allah korusun. İyi sağlıklı yaşamak için dua etmektem başka birşey gelmez elimizden ve muhtaç durumda olanlar için eğer mümkün oluyorsa birşeyler yapabilirsek ne mutlu bize.

Pazar günü seni üzdüğüm için affet beni. Güzel pazarlar diliyorum sana ve tüm ailene

Sevgiler canım

Çınar dedi ki...

meraklı; canım kızım ne kadar sevinirim bir yardımım olursa...

Mail adresimi yazıyorum görüşelim.
tartacnurten@hotmail.com

Sevgiler canım

Nedret dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
aysegul dedi ki...

Canım Çınar ablacığım,yılbaşında
milli piyango bileti alıcam.
Bloğumda numarasını yayınlıycam,
çıkarsa ''huzur evi'' açacağım.
Bütün blogları böle bi kampanyaya
davet ediyorum!!

Sevgilerrr

Çınar dedi ki...

ayşegül; Canım kızım benimm, sana da bu yakışır:)

Öptüm canım

Çınar dedi ki...

Canım; mailinin tamamını okuyamadım. Şu anda çok meşgulüm hemen okuyup sana döneceğim.

Sevgiler

MAVİ TUTKU dedi ki...

Çok hoş.. Şu sıralar huzureviyle ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum.
Anneannem ve teyzem huzur evinde, her seferinde içimde bir yerler sarsılıyor bu durumdan...

Çınar dedi ki...

Onuncu Köyün Adamı; haklısınız üzülmekte ama bir de şöyle düşünün, ikisi de sizin yanınızda olsaydı,ne kadar ilgilenebilirdiniz onlarla? Gönül ister ki yaşlılarımız gözümüzün önünde olsunlar biz onlara el bebek gül bebek bakalım bunu yapabiliyorsak ne mutlu bize dünyanın en kutsal işini yapıyoruz demektir ama hayat şartları ailevi durumlar çocuklar derken onları kırıp inciteceksek bakacağız diye ya da onların durumu bir profesyonel bakım gerektiriyorsa, iyi bir kurumda bakılmaları herkes için en doğrusu olacaktır diye düşünüyorum.

Ben yaşlandığımda sorun çıkarıyorsam evlatlarıma, beni huzurevine vermelerini söylüyorum şimdiden...

Sevgiler

Zeugma dedi ki...

Çok hüzünlü bir konu bu.
Sonumuz, sağlığımız nasıl olacak diye düşünmek bile istemiyoruz ama hayatın en çıplak gerçeklerinden biri işte.
Şimdiden ruh ve beden sağlığımız için elimizden ne geliyorsa yapmak gerekiyor. Ne kendimiz ne çoluk çocuğumuzun çekmemesi için.
Ne iyi etmiş de ziyaret etmişsin onları Çınarcığım.
Böyle bir gerçeğe dikkat çekmen çok güzel. Kimbilir seni gördükleri için ne mutlu oldular. Biraz sonra unutacak olsalar bile.
Hepimizin zaman zaman bu ziyaretleri yapması gerekiyor bence. Yaşamı daha derinden düşünebilmek ve ona göre şekil alabilmek için..

Yazan ellerine sağlık canım..
Sevgilerimle...

Çınar dedi ki...

Zeugma'm; haklısın canım, çok dikkat etmeliyiz sağlığımıza, ne kadar yapabiliyorsak. Günlük telaşlar içinde birçok zaman unutsak ta hayatta en önemli şeyin ruh ve beden sağlığı olduğunu...

Sağlıklı yaşamak sağlıklı yaşlanmak diliyorum herkes için.

Sevgiler canım,iyi geceler

Adsız dedi ki...

Her özgür insanın bir mahkum adayı olduğu gibi; her sağlıklı insan da bir engelli adayıdır esasında!

Sağlığına dikkat etmek ona sahipken hiç anlaşılmıyor kesinlikle ama mevzu bahis diyelim ayağın kırıldı 1 ay alçıdasın bak nasıl geçici bir şekilde de olsa anlıyorsun bir ömür sakat yaşamak zorunda olanı!

Çok güzel bir paylaşımdı teşekkür ederiz bunun için size:)

ve hayatını engellilerin sıkıntılarına kulak vermeye adamış bir bloggerın linkini göndermek istiyorum sizlere....http://engelsizdunyam.blogspot.com/ çok güzel bir paylaşım sitesi onunki....Sevgiler;)

Çınar dedi ki...

Palyözi;haklısın canım. Her sağlıklı insanın başına her an bir kaza gelebilir ya da engellenemez hastalıklara yakalanılabilir. Bunlar için yapabileceğimiz pek birşey olmayabilir ama ne kadar yapabiliyorsak o kadar sağlıklı yaşamak için gerekeni yapmalıyız.

Birçok şeyde olduğu gibi sağlık ta kaybedilince kıymeti anlaşılıyor ne yazı ki...

Link için teşekkürler...

Yaşayarak yaşlanmak dileklerimle:)

Sevgiler

NoEngel dedi ki...

Merhabalar,
Engelli bir birey olarak sizin hikayenizi kalbimin daha bir derinden hissettim.Hikayedeki duyguyu çok iyi anlıyor, yüreği engelli olmayan insanlarla hepimizin buluşması temennisinde bulunuyorum.Sevgiyle ve sağlıcakla kalın...

Çınar dedi ki...

NoEngel; Hoş geldiniz mutlu ettiniz. Evet, dediğiniz gibi asıl yüreklerdeki engeller kalkmalı ki engelsin bir dünya olsun.

Sevgiler