Deniz kıyısında bir kayanın üstünde gözleri taa uzaklarda bir noktaya takılı, kımıldamadan oturuken buldu Annesi Ahmet’i. Sessizce yanı başına oturdu oğlunun ve saçlarını okşamaya başladı. Yine kımıldamadı, hiç tepki vermedi Ahmet. Ağzını açsa, yaşlar boşalacaktı gözlerinden. Sevmiyordu ağlamayı. Belki de utanıyordu. Erkek adam ağlar mı demişlerdi hep küçüklüğünden beri. Yere düşüp dizi kanasa,“Sus!” demişlerdi. “Koca erkek oldun, hiç yakışır mı ağlamak?” Ani bir karar vermiş gibi Annesine döndü hızla, göz pınarlarındaki yaşları akıtmamak için gözlerini kırpmadan, “Bir daha O'nu görmek istemiyorum Anne” “Ama” dedi kadın boğazına tıkanan yumruktan kurtulmak için yutkunarak “O senin Baban oğlum. Yapma! günah!” “Benim Babam yok. Bir daha onu görmek istemiyorum” dedi tek tek kelimelerin üstüne basarak, kendinden ne kadar emin olduğunu annesine kanıtlamak istercesine. Sustu kadın. Gözyaşlarını, oğlu görmesin diye öteki tarafa dönüp, hafifçe yazmasının ucuyla sildi.
Güneş muhteşem bir manzarayla batıyordu ufukta. Gökyüzü renkten renge giren bir yangın yeri gibiydi sanki. Biraz önce kıpkırmızı iken bir dakika sonra sarı turuncu gri halkalar oluşturuyordu, ateş topu gibi denize ha düştü ha düşecek hissi veren güneşin etrafında ve deniz gökyüzünün tüm rengini sergilerken üstünde. Dalgalar çapkın kıpırtılarla dans ediyordu.
Sessizce, birbirlerini daha fazla üzmemek için gözyaşlarını içlerine akıtarak gün batımını izlediler, ne kadar oturduklarının farkına varmadan… Ayşe’nin cıvıl cıvıl, biraz önce Babasına sarılıp hasret gidermiş olmasının verdiği doyum ve neşeyle, seslendiğini duydular. ” Siz ne yapıyorsunuz orada?” “Denizi seyrediyoruz” dedi zoraki bir gülümsemeyle ikisi de aynı anda. “Abi! Hadi taş kaydıralım denizin üstünde.” dedi küçük kız ağabeyinin elinden tutup kaldırmaya çalışarak. “Göremeyiz taşı. Bak hava kararıyor.” derken Ahmet, Ayşe çoktan başlamıştı bile yerden bulduğu yassı düzgün taşları denize atmaya… ” Öyle değil, bak böyle yapacaksın.” Yerden aldığı yassı taşı denize paralel gitmesini sağlayacak bir açıyla fırlattı Ahmet. “Üç kez sektirdin. Ben niye yapamıyorum?” diye dudaklarını sarkıtarak, nazlı nazlı mızırdandı ağabeyine.” Söz! Yarın gelelim, sana öğreteceğim nasıl atacağını…” Şefkatle kardeşinin omuzuna attı kolunu, Ayşe de onun beline sarıldı sıkı sıkı. Anneleri arkada çocuklar önde evlerine dönerken, fırtına sonrası gibi yorgun durgun sakindi üçü de…
“Annem!” dedi içinden Ahmet, ta yürekten. “Allah’ım iyi ki Annem var. Onu bir daha üzmeyeceğim söz veriyorum. Annemden ayırma bizi yalvarırım.”
Çocuklar vardır, el bebek gül bebek, sevgiyle çepe çevre sarmalanmış dört yanı. Çocuklar vardır, bir sıfır yeniktir taa başından beri. Hayata gözlerini açtıklarında başlar mücadeleleri; ayakta kalmak, yaşamak, sadece karınlarını doyurabilmek için.
nurten y tartaç
Devamı Var…
12 yorum:
Devamini heyecanla beklemekteyim:))
Harika yazmışsınız Çınar ablacığım.
Diğerlerinide heyecanla bekliyorum.
Sevgilerrr
Belgin :)) tamam canım gelecek.
Sevgiler
ayşegül, teşekkürler şeker kızım:)
Sevgiler
Yüreğinize sağlık,bu seferki de
diğerlerini aratmayacak nitelikte.
Devamını bekliyoruz.
Dostlukla...
aslan;teşekkürler Aslan bey
Sevgiler
Sevgili Çınar abla,
Gerçekten çok güzel yazıyorsunuz.
Sosyal içerikli konular seçmeniz de
çok anlamlı.
Sevgiler
MELİS; çok teşekkür ederim tatlı kızım.Beğenmene sevindim.
Öperim canım
Çınar'cım,
Çok güzel ve tahmin yapamıyacak kadar gizemli,bekliyorum canım
Sevgiler...
Nur'cum; Teşekkür ederim canım.
Sevgiler
Devamını şimdi okuyacağım, çok şanslıyım :))
Çınarcığım, şahane meraklandırıyorsun..
Eline sağlık..Çok güzel gidiyor yine..
Zeugma'm; Hadi gene iyisin:)))
Canım, beğenmene çok mutlu oluyorum. Teşekkürler.
Sevgiler
Yorum Gönder