29 Ocak 2020 Çarşamba

İÇSEL SÖYLEŞİ


Yarım asrı çoktaan devirdim de ileri bile gittim, hatta bir iki hafta önce bir yaş daha ekledim bunca yaşın üstüne ama çözemedim bir türlü şu alemin sırrını. 
Bırakın koca alemi, kendimi çözebilseydim o da yeterdi... Aklıma uydum, kayboldum çoğu zaman beynimin kıvrımları arasında. Kalbimin sesine kulak verdim, ya nefesim kesildi, ya duvara tosladım. İkisini de çok ciddiye almamakta buldum son çıkışı. 

Moda deyimle, içsel yolculuklara çıktım zaman zaman. Kimim, neyim, ilk yarışımda nasıl oldu da milyonlarcasını yenip de geldim bu aleme diye... Pek kayda değer bir sonuca ulaşamadım. Ben olmasam da dönerdi dünya.
 Gökte ay ve yıldızlar yine parlardı geceleri. 

Gerçi Babamın ifadesiyle, ben doğduğum gece ay gökte öyle bir parlıyormuş ki, yıldızlar onu koskoca bir mücevher sanmışlar. Bütün gece milyonlarcası üşüşmüş gökyüzüne. Ve yarışmışlar birbirleriyle, elde etmek için ayı. O'na öylesine güzel gelmiş işte o gece.

 Bu alemden kayıp gittiğimde, belki sönmüş bir yıldız olarak alırım yerimi ben de gökyüzünde. 

Yıllar akıp giderken daha bir telaşlı artık. Hatta iyiden iyiye hızlandı. Benim bir acelem yok aslında ama yılların yetişeceği bir yer var belli ki. 

Yok şikayetçi değilim. Farkındayım ve değerini biliyorum yaşamın bana sunduklarının. 
Acısıyla, kederiyle, dikenli yolları, sarp kayalıklarla kaplı yokuşları bolca olsa da, sonunda hep güzelliklere ulaşmamı sağlayan Yaradan'a binlerce teşekkürler... 

              nurten y tartaç 
             ( 29 Ocak 2020 ) 


28 Ocak 2020 Salı

ESKİDEN DE BÖYLE MİYDİ




Eskiden de kötü müydü dünya,
 insanlar hep böyle acımasız..?

Bir tarafta
 şehitlerimiz,
isimsiz...
Diğer tarafta
davullu zurnalı
 göbek havalarımız...

Bir yanımız ağlarken,
 güler miydi yine
 diğer yanımız..?

Bu kadar yüzsüz,
bu kadar arsız,
bu kadar hırsız
 var mıydı eskiden de..?

Biz hep mi saftık,
saflığa mı vurur olduk aldırmazlığımızdan, vurdumduymazlığımızdan..?

Sömürüldükçe mi çöktü omuzlarımız,
yoksa,
 zaten hep mi eziktik..?

Hep sustuk, şükrettik,
kader, yazgı mı dedik
 ellerimizi bağlayıp göğsümüzde, başımız bir yana eğik,
 suçluca ..?

İsyanını haykıranlar,
aş, ekmek, iş diyenler,
daha güzel bir dünya
hayal edenler,
 tutabildiler mi sonunda
güneşi, ayı, yıldızları..?

 Ahh! Sonunda
hep bir avuç çakıl taşı mı oldu kanatan ellerimizi..?



               nurten y tartaç
               ( 28 Ocak 2020 )