27 Eylül 2012 Perşembe

BİRİNİN KABUSU, BAŞKASININ HAYALİDİR BELKİ...








Birçok insan için; en büyük kabusken tekerlekli sandalyeye mahkum olmak 

Kiminin en büyük hayalidir;   bir tekerlekli sandalyeye sahip olmak. 

 Mavi kapak kampanyası sayesinde gerçek olmuştur hayali.  Artık bir  tekerlekli sandalyesi vardır onun.  Mutluluktan ağlayarak,  binlerce teşekkür eder kampanyaya destek sağlayanlara.

Ve şaşar kalırsının  şu yaşam denen oyunun garip çelişkisine bir kez daha ...

26 Eylül 2012 Çarşamba

BİRAZ GEÇ OLDU AMA ...


Sevgili  Mehmet  Arkadaşım KİTAP konusuyla,  taa develer tellal, pireler berberken  mimlemişti beni :)  Üstünden çook uzun bir süre geçti,  konu çoktan unutulmuş olabilir ama benim arkadaşıma sözüm var cevaplamaz mıyım hiç:))  Hem de zevkle...

Gelelim sorulara

Efeniim!

1 - Ne sıklıkla kitap okuyorsunuz

Çok bilindik bir cümle ama ben kendimi bildim bileli okurum, elime ne geçerse.
 Tabii ki şu sıklıkla bu sıklıkla okuyorum diyemem. Öyle zamanlar vardır ki, geceleri gözlerim şişene kadar,  ya da sabah başlayıp akşama kadar kitap okuduğum olur.  Okumaktan keyif aldığım kitapları aynı anda ele geçirmiş olduğum dönemlerdir bu dönemler:)  Kuzenlerin ve Ela'cığımın ve de Dayıcığımın ve bir de  AÜ Tıp Fak. kütüphanesinin devamlı müşterisiyim:)  Ne zaman onlarla görüşsem ya da kütüphaneye gitsem kucak dolusu kitapla dönerim eve satın aldıklarımın dışında.  Gözlerimin kan çanağına döndüğünü gören kütüphane görevlisi bayan sonunda halime acıdı da  kitapların bende kalma süresini uzattı.   İşte böyle zamanlarda eğer elimdeki kitaplar zevkle okuyacağım türden kitaplarsa  hepsi okunup bitene kadar bana uyku haramdır.  Birinin kapağını kapatıp diğerine başlarım neredeyse ama yeni bir kitaba başlamadan önce  bitirdiğim kitabın içine girer şöyle bir gezinirim yeni baştan.  Kahramanları canlandırırım yeniden gözümde. Onların yerine geçer, onlar gibi düşünür,  hatta bazen konunun akışını değiştiririm kendimce.:)

Günlerce haftalarca kitap okumadığım, başladığım kitabı bitiremediğim zamanlar da olur. Böyle zamanlarda okumaya zorlamam kendimi çünkü yılların deneyimiyle biliyorum ki,  başka uğraşlara odaklandığım bir dönem yaşıyorumdur  ve nasılsa kitaplara aç kurt gibi saldırmam yakındır.


 İlk hatırladığım ve asla unutmadığım kitap bir resimli romandı. İlkokul iki ya da üçüncü sınıftaydım, babamın hem müdür hem de okulun tek öğretmeni olduğu o köy okulunda, her zaman yaptığım gibi;  bir tatil gününde gizlice okula girmiş, önce kara tahtanın başına geçmiş öğretmen olmuştum:) Karşımdaki hayali bir sınıf dolusu öğrenciye bağıra çağıra ders anlatmış,  sonra da müdür odasındaki kitaplığın başına geçmiştim. Kitaplığı karıştırırken görmüştüm "Kolsuz Bebek" ismindeki o resimli çocuk romanı. (Çok önceki bir yazımda anlatmıştım bu konuyu) Müdür masasına yerleşip okuduğum kitabın son sayfaları yırtılmıştı. Sonunu öğrenemedim. Hala merak ederim;   bir evin kapısının önünde, elinde bir kolu kopmuş oyuncak bebeğiyle duran kız çocuğunun "o kayıp kız çocuğu" olup olmadığını:)


Sonra Annemin Hayat Mecmualarıyla, bana yaşım küçük olduğu için yasakladığı romanlarına geldi sıra. Annem evden çıkar çıkmaz, güya ben görmeyeyim diye saklanmış yerlerinden çıkardığım mecmualardaki resimli romanlara gömülürdüm heyecanla, dünyayı unutarak. Taa ki Annem eve gelip de tepemde bas bas bağırana kadar. 
O yıllarda en etkilendiğim roman;   bir aşk romanı olan ve beni neden bu kadar etkilemiş olduğunu şimdilerde anlamadığım,  Esat Mahmut Karakurt'un,  Erikler Çiçek Açtı'sıdır


Ortaokul yıllarımda bizim dönemin tüm çocukları gibi ben de;  Teksas, Tommiks, Zagor, Red Kid ve benzerlerini okudum tarih coğrafya kitaplarımın arasında saklayarak. Babam tarafından yakalanıp da,  bütün kitaplarımız bahçede koca bir tepe oluşturacak şekilde yığılıp yakılana kadar. Ondan sonra da okudum tabii yılmadım ama daha dikkatliydim artık yakalanmamak için:)



İşte daha o yıllarda;  Reşat Nuri Güntekin,
Halide Edip Adıvar,  Yakup Kari KAraosmanoğlu,  Yaşar Kemal ve şu anda hatırlamadığım pek çok,  dönemin Türk yazarlarının kitaplarını da okudum.


Suçsuz yere hapse atılan ve ömür boyu kürek mahkumu olan,  H. Chairre'in kendi hayat hikayesini anlattığı "Kelebek" romanını da ortaokulda okumuştum.  Türkçe öğretmenimiz  kalın ve  ağır konulu bu kitabı okumuş olacağıma ihtimal verememiş ve  "anlat bakalım"  demişti:)


Lise yıllarımda Rus yazarların kitapları gözdemdi. Hatırladığım kadarıyla  o yıllarda; A. Puşkin - Yüzbaşının Kızı (Uzun süre bir yüzbaşının kızı edasında salınıp durmuştum:)), Tolstoy- Anna Karanina, Turgenyev- Babalar Ve Oğulları, M. Gorki- Ana, Dostoyevski- Suç Ve Ceza'sını okudum. 


J. Steinbeck'in - Gazap Üzümleri'ni de lise yıllarında okumuştum.


Hatırlayabildiklerimi yazıyorum burada ama çok severek okuyup, bende şu ya da bu nedenle izler bırakmış pek çok kitap var şu anda aklıma gelmeyen.


2- En sevdiğiniz yazar/lar? 

 3- En beğendiğin kitap/lar ?



Her iki soruya birden cevap vermek istiyorum. 

Severek okuduğum yazarlar ve çok beğendiğim,  uzun süre etkisinde kaldığım birçok kitap var tabii ama onları unutmadan şu anda nasıl sıralayabilirim bilmiyorum. 

Ama çok sevdiğim yazarların hiç beğenmediğim, okumakta zorlandığım, sıkıldığım kitapları olabidiği gibi aslında beğenmediğim bazı yazarların zevkle okuduğum kitapları da olabiliyor. 

 Yıllar önce kitapsız kaldığım bir dönemde Babamın kitaplığında, yazarının adını daha önce hiç duymadığım (şimdi de hatırlamıyorum:))  yaprakları sararmış eski bir kitap geçmişti elime. Burun kıvırarak okumaya başladığım bu kitabın konusu o kadar etkileyiciydi ki uzun süre unutamadım.

Best seller olmuş ama okuduktan kısa bir süre sonra konusunu hatırlamadığım bazı kitaplar da var.

***

Sevgili Mehmet Arkadaşım;  sorular bu kadar değildi hatırladığım kadarıyla.  Blogunuzda biraz aradım ama o kadar çok zaman geçti ki bulamadım. O nedenle de daha önce yazdığım bu üç soruyu cevapladım yalnızca.  Umarım beni bağışlarsınız, hem geç hem eksiz cevap için .  


Offf!!! yaa, ben gene ne yaptım da yazılar büyüklü küçüklü başına buyruk oldu böyle..?  E artık bu nedenle de kusura bakmayın sevgili arkadaşlarım. Ne demişler  "Adım Hıdır  elimden gelen budur" :))


20 Eylül 2012 Perşembe

YENİ ARAYÜZ



Bu ne menem bir arayüzmüş böyle anlamadım ki...

Zaten zor alışmıştım eskisine,  yenisiyle nasıl başedeceğim şimdi ben ..?  Ara ara dur hiçbirşey bulamıyorum.  Kendimi kaybettim arayüzü keşfedeyim derken.

Yok derseniz ki;  amann Çınar sen ne yüzler gördün bu yaşına gelene kadar.

Eski yüzler,  yeni yeni yüzler,  ay yüzlüler,  asık yüzler,  ne korkunç yüzlerle karşılaştın, sen ne iki yüzlüler gördün ömrü hayatında da başettin.

Hatta ne yüzsüzler gördün ki;  önlerinde el pençe divan durulmuş.  Buna bile alıştın.

Bir  'yeni arayüz'e mi alışamayacaksın ..?

E haklısınız alışırım, alışırız...








18 Eylül 2012 Salı

EVE   DÖNÜŞ   MANİFESTOMDUR   :)

kimin umurunda bilmem ama :)

uzun bir aradan sonra,  yeni yine yeniden

ben geldim,  buradayım.  

Yine yazacağım;  

Aklıma geldiği, içimden taştığı gibi yazacağım.  Herhangi bir amaç ya da kaygı gütmeden.  


Bazen uzun uzun, bazen birkaç satıra sığacak duygularım.  

 Aynı ya da benzer konularda  yazacağım belki günlerce üstüste temcit pilavı gibi.   Aynı ruh halinden kurtulana kadar. Sıkacağım belki.

Kimi zaman hanım hanımcık tonton bir teyzenin dilinden konuşacak kalemim, kimi zaman  yerinde duramayan şımarık bir kız çocuğu anlatacak yaramazlıklarını. 

Anılarda da gezineceğim  özlemle,  yarınlara dair umudumu,  kaygılarımı da paylaşacağım yine.

Korkuyorum.  Yasaklıyım üstelik. (Merih kızıyo:))  Siyaset yapmayacağım.   Ama duyarlı her bireyin ülke ve dünya gündemiyle ilgili fikirleri olmalı ve bunu özgürce dile getirmeli diye düşümekte olduğumdan,  açıkça yazamasam da sokuşturacağım satır aralarına yine de:)  Bir fıkrada,  bir masal ya da hikayede  evvel zaman içindeki kötülerin yaptıklarını anlatabilirim mesela. 'Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla'  baabında :))

Kısaca tıpatıp -gerçekte neysem öyle - ben olacağım yine.  Benim korkularım, benim sevinçlerim, kederlerim, coşkularım ve dış dünyaya ait tüm duygularım,  izlenimlerim,  gözlemlerim yansıyacak bloguma.   Yani içimden ne geliyorsa öyle yazacağım.  

Ve ben sanal manal anlamam sizleri çok özledim,  gerçek dostlarım.