16 Mart 2017 Perşembe

HAYAL



Bir hayalimiz vardı...

Nohut oda, bakla sofa.
İki göz bir baraka.

Dünyanın bütün çiçeklerini açtıracaktık bahçesinde.
Mavi nurdan bir ırmak 
gölgede bir salıncak...
Sandalla mehtaba bile çıkacaktık...

Her sabah dağların ardından 

sancıyla doğurduğumuz güneşi
her akşam ufukta batıracaktık,
denizi de boyayıp rengine

Akşam eve dönecektin

mesela balıktan...
Yakamozlar yanıp sönecekti gözlerinde.
Sen yürüdükçe,
deniz yürüyecekti ardın sıra dalga dalga.
Ben yokuş aşağı koşacaktım sana.
Yüzüme yayılmış kucak dolusu gülüşümle.

Biz sarılınca birbirimize
karlar eriyecek, kuşlar ötecek,
sarı yapraklar bile yeniden yeşerecekti dallarda.


Olurdu...
Mümkündü...
Zamana kalmıştı.
Ha bugün ha yarındı.

Bu şehir; 

çok katlı cam kafeslerde
çürütmeseydi dirseklerimizi...
Dev ayaklarının altında ezmeseydi
bedenlerimizden önce ruhlarımızı...

Ve

çarkın dişlileri arasına sıkışmış
 kızıl gözlü, kızıl renkli
bir kuşun kanadından,
is kokulu, kirli gecenin karanlığına
kan damlar gibi,
kanamasaydı kırıklarından saf kalplerimiz;
her umut ettiğinde
her güvendiğinde
her sevdiğinde...

Zamana kalmıştı her şey.
Ha bugün, ha yarındı.


Bir hayalimiz vardı.

Olacaktı...

nurten y tartaç

15 Mart 2017 Çarşamba

BİR HİS








Çoktan kayboldu sanmıştı aklının karmaşa denizinde...

Bir renk, bir kokuydu belki

Eski bir yara, rutubetli havalarda sızlayan

Bir his...

Unutulmuş.

Balık olsa takılmazdı oltasına

Tutsa... kayar giderdi parmaklarının arasından

Oysa o

Erguvan mevsimi akşamlarından birinde

Çıkıp gelmiş yerleşivermişti kirpiklerinin ucuna...

Islak toprak kokusuna karışmış

Serin bahar rüzgarıyla gelen reyhan kokusu gibi...


Ve geldiği gibi aniden

Olgun başaklar misali

Rüzgarda saçlarını savurarak

Aynı yarayı kanatıp aynı yerinden

Yırtarak sessizliği

Bir gece kuşu çığlığıyla

Karıştı gitti karanlığa...



nurten y tartaç

Nisan 2016