24 Mayıs 2016 Salı

AMAAN SEN DE !!!



Memleketin hali gibi halimiz. Bir yanımız düğün bayram, diğer yanı hiç sormayın. Ki soran da yok ya zaten. Varsın taa uzaklarda bir yerlerde incecik bedenler uzansın kendi kan göllerinin ortasında. Adını bilmediğimiz, şimdilerde artık sayı bile olamayan gencecik bedenler... Umutları gözlerinde donup kalmış genç bedenler...

Gerçeğin, Truva'nın tahta atında saklı olduğu bir garip oyun içindeyiz. Gündem çok ağır. Gelişmelerin mantıksızlığıyla ya hepten delireceğiz ya da ne söylenir, ne yapılırsa inanıp böylelikle aklımızı, ruhumuzu yormadan çıkarlarımız doğrultusunda rahatımıza bakacağız.

Ateş olmuş ama cürmümüz kadar bile yer yakamamışız. Üstelik bakmışız ki, kendimizi yakmak üzereyiz çıkardığımız bu yangında. Sonunda vicdanları susturmakta bulmuşuz anlaşılan çareyi; kalmışsa eğer derinlerde bir kırıntısı... "Amaan! Duymak istemiyorum artık, dayanamıyorum yaşananlara..." demek çıkar yolumuz olmuş, kaybedip doğru yolu, daldığımızdan beri karanlıklara. Baktık olmuyor, boyumuzu aşmış, boğmuş bizi günlük gerçekler, o halde demişiz; kayıp geleceğimize kadeh kaldıralım biz de.

Sonunda vicdan da isyan etmiş. Kapatıp kapısını, paslı kilit vurmuş üstüne. Boş vermiş o da olan bitene, tıkamış kulaklarını dışarıdan gelen her sese.

Anlık mutluluklarla avutalım gitsin gönlümüzü. Hiç haberimiz olmasın geleceğimizi beş paraya sattığımızdan. Anlamsız heveslere tapınalım bundan böyle de, bundan önce hep yaptığımız gibi.

Kağıt kesiği, arada bir incecikten sızlayarak kendini hatırlatan, kapanmaz yaralar biriktirelim içimizde. İyileştirmek yerine, sızladıkça kaşıyıp kanattığımız yaralarımızı büyütüp duralım kinlendikçe. Dindiririz acısını bir avuç tuz basarak üstüne. Öğrendik yolunu nasıl olsa (!)

Yeter ki tıkayalım kulaklarımızı vicdanlarımızın kısık sesine; o uyanırsa, biz de uyanırız çünkü tatlı uykularımızdan sonunda diye...


nurten y tartaç

8 Mayıs 2016 Pazar





VATAN UĞRUNA GENCECİK KUZULARINI TOPRAĞA VERMİŞ ŞEHİT ANNELERİNE SONSUZ SAYGI VE MİNNETLERİMLE SABIRLAR DİLİYORUM.

SADECE EVLADI OLAN KADINLARIN DEĞİL, YÜREĞİNDE BİNLERCE SEVGİ BARINDIRAN KOCA YÜREKLİ TÜM KADINLARIN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN...

EBEDİYETE YOLCU ETTİĞİMİZ ANNELERİMİZE ALLAH'TAN RAHMET DİLİYORUM. MEKANLARI CENNET OLSUN.


Ne güzel bir enerjiyle açtım gözlerimi. Özenle hazırlanıp, sevgiyle donatılmış kahvaltı masama yerleştim kraliçe edasıyla ve yüzüme yaydığım gülümsemeyle. "Ohh be! işte bu! Bir gün yetmez, her gün  anneler günü olmalı..." derken...

O şarkıyı duydum...

Olmuyor annem... Yalanmış... Zaman ilaç olmuyor yürekte açtığın yaraya... "Üzülmeyeceksin söz ver..." demiştin ya..." Yine tutamadım sözümü... Başaramadım yine...


7 Mayıs 2016 Cumartesi

ANALI KUZU, KINALI KUZU



Ne yazar, ne söylerse insan içindeki anne özlemini anlatabilir tam anlamıyla bilemiyorum. "Analı kuzu, kınalı kuzudur." bunu biliyorum. 

Birgün;

yaşamın doğası gereği Annenden ayrılacaksın, bir kez daha görmemek üzere... O'nsuz devam etmek zorunda kalacaksın hayatının geri kalanına. - Aksini yaşamak bu dünyadaki acıların en büyüğü. Evladını kaybetmiş tüm annelere sabır ve dayanma gücü diliyorum Yaradan'dan ve saygıyla ellerinden öpüyorum.-

Annen yanındaysa her şey daha kolaydır. Dik durabilirsin hayatın güçlüklerine karşı. Nerede tökezlesen, ne zaman umudunu yitirsen, çaresiz kalıp üzülsen bir şekilde imdadına yetişip seni o durumdan kurtaracak, en azından bunun için ne mümkünse yapacaktır çünkü Annen. Karşılıksız, beklentisiz üstelik. Tüm gücüyle... Yeri geldiğinde hayatı pahasına siper edecektir bedenini sana gelecek kötülüklere karşı. Bilirsin...

Kayıtsız şartsız sever seni. Tüm kaprislerine, şımarıklıkarına rağmen. İncitsen, üzsen, ya da her kime kızıp sinirlendiysen, stres topu gibi tüm hırsını O'ndan çıkarsan da, sevgisi azalmayacaktır.  En kırıldığı, hırpalandığı anlarda bile gözyaşlarını yumruk gibi dizip boğazına, içinden dua edecektir senin için. Her şeyin gönlünce olması, tırnağına taş değmemesi için. Bunu da bilirsin...

Ne yazık ki Annen de bir gün, o dönüşü olmayan yolculuğa çıkmak zorunda kalacak bütün canlılar gibi. Tabii ki bilirsin aslında, bilirsin ama O'nun seni bırakıp gideceğini, seni Annesiz bırakacağını aklına getirmek istemezsin. Bilinç altında hep bu korkuyu duysan da, düşüncesine bile dayanamazsın bu kaçınılmaz sonun. Zaman zaman rüyasını gördüğün, uyandığında kalbini yerinden söküyorlarmış gibi hisettiğin bu acıyı yaşamayı beynin reddeder... Annen son nefesini verirken bile.

O'nu kaybettiğinde şu koca dünyada hiç kimsesiz gibi oluverirsin. Her ne yaşarsan yaşa, artık yalnız başına, savunmasız, çırılçıplak gibisindir. Koruyucu meleğin yoktur artık.

Zamanla alışırsın; başkalaşarak, olgunlaşarak, büyüyerek... On yaşında da olsan, kırkında da; saçını okşayan, göz yaşlarını silen bir Annen yoksa, büyürsün.

Her şeyde ve her yerde O'ndan izler arasın. Akşam rüzgarının perdeni aralayıp içeri kadar taşıdığı nergis kokusunda Annenin kokusu vardır. Kırlarda açmış narin gelinciğin bükük boynu sızlatır içini, kim bilir hangi anıyı hatırlatıp. Karşıdan gelen teyze tıpatıp O'dur, hiç benzemediği halde. Yemek kokuları taşan mutfaktan sesi gelecektir şimdi neredeyse, "Yemek hazır hadi gelin!!!" diye. Kokusu sindi üstüne diye yıkayamazsın yıllarca yastık kılıfını...

Henüz Annesi yanındayken her dakikasını değerlendirmeli insan bu ayrıcalığının... Sonra binlerce pişmanlıklar yaşamamak için. O'nu ne kadar sevdiğini her fırsatta söylemeli. Sarılıp boynuna, çekmeli o cennet kokusunu içine. Konuşmak için zaman ayırmalı...Varsın işler geciksin biraz. Arkadaşlar beklesin.

Bir gün; O'ndan bir iz, bir koku taşıyorlar mı diye, bir toprak yığınının üstünde açmış çiçekleri, hatta kuru otları okşayıp, sevmek... Ahh!

Keyfini çıkarmalı anneyle olmanın her anının...


nurten y tartaç