15 Temmuz 2015 Çarşamba

SIYRILABİLSEK SARMALIMIZDAN...



                                      

                                   
                                                 ( Tablo: Vincent Van Gogh )

Otobandaki başlangıçsız, kesiksiz, o beyaz düz çizgi boyunca hızla kayıp gitseydik, son model bir arabanın ön koltuğuna kurulmuş gibi keyifle... 



 Manzaralar geçseydi iki yanımızdan, göz açıp kapayıncaya kadar kaybolup, yerini başkalarına bırakan. Bir an koyu gölgelikli ormanların büyüsüyle serin bir hayale kapılmışken, hemen ardından geniş düzlüklerde ayçiçeği tarlalarında bulsaydık kendimizi, sarı sıcak. Sarp dağların arasından geçerken mecburen kıvrılsaydı düz çizgi, yeniden düzeleceğinden emin. Ve bu güvenle; uzakta, çok uzakta, nokta kadar küçük, zirvedeki kartal yuvasına kenetleseydik gözlerimizi, yüksekte en yüksekte olmak nasıl bir duygudur diye düşünüp, kartala özenerek. Şehirler geçseydi bir yanımızdan, diğer yanı kendi köpüğünde boğulan bir deniz olan. Ki, o köpüklere verseydik ruhumuzu. Bir balık misali, korkusuzca oynaşan koskoca dalgalarla... Bir küçük teknede bulurduk belki kendimizi, ufka doğru yol alan, cüssesine bakmadan. Sonra... sonra dümdüz ovalar uzansaydı iki yanımızda, ortasında koyunlar, kuzular otlayan. Kıskansaydık çobanın özgürlüğünü ve dizinin dibinde uzanmış, dili bir karış sarkık uyuklayan çoban köpeğinin sadakatini. Evler... sıra sıra evler... tek tek ışıkları yanan biz hızla yanlarından geçerken. Düşünseydik o kısacık anda bile, neler yaşanır her birinde diye. Gecenin karanlığına açtıkları ışıklarıyla hangi ev aydınlanmıştır gerçekte? Hangisinde içinin karanlığını aydınlatmaya yetmemiştir bir ampullük ışığı..? Bir saniyede ardımızda bıraktığımız o şehrin evleri, ardında bırakabilmiş midir, ardında bırakmak istediklerini..? Çatlamış topraklar, o toprağın rengine bulanmış çatlak yüzlü insanlar görseydik tarlalarda. Şöyle bir an için... Ekerken, biçerken, savururken harmanlarını, ezilmişliğine inat, gün batımı renginde bir mutlulukla ışıldasaydı gözleri, güneşin yedi rengi yansısaydı gülüşlerine, umutlarına, yarınlarına...


Hayat akıp giderken iki yanımızdan hızla ve biz onu geride bırakırken böylesine çaresizce, biz de hayatın içinden kayıp gidebilseydik, o kesiksiz, beyaz düz çizgi boyunca... içinde dönüp durduğumuz, gidip gidip de hep aynı noktaya vardığımız kendi sarmalımızdan sıyrılıp, hedefimize doğru. Hızla...


n y tartaç


4 yorum:

Handan dedi ki...

Van Gogh'u çok severim, yazın da çok güzel :)

Hüseyin Güzel dedi ki...

Ve mükemmel kurgulanmış sözcüklerle insanı bir başka boyuta taşıyan, barış ve özgürlüğün simgesi olmamızı düşündüren; bir çobanın dağ yamacında ki soluklanışı, köpüklü denizi dalgalarına uzanan sorunsuz bir yaşam dileği.... Ne denirki; her okuyanın farklı düşüncelerle dalıp gideceği duygu yüklü bu yazıya.. Kaleminiz daim olsun.
Selam ve saygılarımla.

Tolga dedi ki...

şehir hayatından kaçısın hayal gücüyle destekcisi,,,sürükleyici ve özgürlüğün özlemini çağrıştırdı yazınız.resim beni hiç ilgilendirmiyor.yazının edebi içeriği,bloglarda bu hafta okuduğum en güçlü alıp götüren yazı nurten abla.kutlarım.
sevgiyle.

bücürükveben dedi ki...

Güzel anlatmışsın arkadaşım, Van Gogh'un resmi de yazına çok yakışmış...
eline sağlık:) iyi bayramlar