19 Nisan 2014 Cumartesi

OYSA KÜÇÜCÜK BİR HAYALİMİZ VARDI



Merih'in, "Çalışmayı bırakırsam çok sıkılırım sanırım..."  demesiyle başlamıştı sohbet. Hayır, ne ara içinde asansörü olan, olimpik havuzlu, triblex eve geldi konu anlayamadım  ;)

 Elimizde kahvelerimiz balkonda oturuyorduk. Batan güneşin ardında bıraktığı son kızıllığa dalmıştı gözlerimiz. Tv de bir müzik kanalında ortama uygun hafiften bir müzik çalmaktaydı ve keyfimiz de yerindeydi. 

Ben: " Ay! evet sararız birbirimize. Yok onu niye oraya bıraktın, yok bunu niye yapmadın, erken kalkın, geç yattın, eğri oturdun, geldin, gittin... Hani şu tonton yaşlılara döneriz. Didişir dururuz birbirimizle. Aman sen hep çalış noolur."

Merih: "Canım biz de hep hayalini kurduğumuz gibi yapar, deniz kıyısında şirin bir sahil kasabasında küçücük bir ev alırız. Şööyle tam deniz kıyısında olmalı ama. Sabah akşam sahilde yürüyüşlere çıkar, yorulunca  küçük balıkçı kahvesinde oturur çayımızı içer, gelip geçen tekneleri izler, martılara simit atarız. Günler sakin ve huzurlu geçip gider. Birbirimizi yemeye zaman bile bulamayız."

"Hah! bak işte o olur. Tek katlı bir ev olsun, önünde de avuç içi kadar bir bahçesi olsa yeter. Soğan, domates, maydonoz falan yetiştiririz."

"Yaa! evet, tam sana göre işler. Bahçeyi çapalar, bitkileri de sularsın di mi?"

"Yoo, niye ben yapacakmışım ki, sen seversin böyle şeyleri. Onları sen yaparsın ben mahsulü toplarım."

"Ben biliyorum başıma gelecekleri. Sebze meyve diye tutturur ama ojemdi tırnaklarımdı diye elini bile sürmezsin. Her iş bana kalır."

Odadan Mert'in sesi gelir. " Ya! niye tartışıyorsunuz bi bahçıvan tutuverin. Kaç para ki?"

Merih: "O tek katlı evde oturabileceğinden emin misin..?"

"Niye oturamayacak mışım..?"

"Yani, ne bileyim, bir karınca görsen kendini balkondan atmaya kalkansın da. Düz ayak evde haşarat eksik olmaz. Yok kedi geldi, köpek havladı, camın önünden biri geçti. Halin gözlerimin önüne geliyor da. Senle mi uğraşacağım, hiç işim olmaz. Alırım küçük bir apartman dairesi, paşa paşa keyfime bakarım şu son demlerimde."

" Ee dubleks olsun o zaman noolcek ki? Giriş kat garaj olur, üst katta otururuz. Gerçi in aşağı çık yukarı yorulurum bu yaştan sonra ya... Acaba asansör mü yaptırsak..?"

Merih: " Hıı! dublekse asansör yaptıralım, görgüsüzler gibi."

Mert'in kahkahaları yükselir odasından. " ha ha haa!  evin içinde özel asansörleriniz olmuştu ya hep, görgüsüz olur musunuz canıım?"

Salondan Alper seslenir " Ne uğraşıyorsunuz yaa, asansörlü olacaksa triblex yapın şu evi... Çatı katı benim."

Mert: "Ben büyüğüm çatı katı benim."

Merih: "O iş büyüklükle oluyorsa, en büyük benim. Çatı katını kış bahçesi yaparım. Kışın denize karşı oturup çayımı sigaramı içerim şööyle keyifle."


Alper: Madem hayal kuruyorsunuz niye büyük düşünmüyorsunuz? Sermayesi parayla mı? Önünde olimpik yüzme havuzu da olsun."

Mert: "marinaya bir de tekne bağlayın oldu olacak. Yelkenli-üç direkli."

İşte böyle anacığım. Küçücük bir evdi hayalini kurduğumuz oysa. Deniz kıyısında olması yeterliydi. Ama yetinemedik. Daha daha daha istedik. Yalnızca hayal de olsa.

Ve bir kez daha anladık ki; insanoğlunun ne ihtirasının, ne de hayallerinin sonu olur. 




3 yorum:

Asuman Yelen dedi ki...

Bu ne tatlı muhabbet böyle...Bayıldım ben bu aileye.
Alper haklı...Hayal adı üstünde. Büyük düşünülmeli :)
Her şey gönlünüzce olsun Çınar' cım.
Bu kez tüm aileye güzel bir hafta sonu diliyorum.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Ben sonuna kadar okurken bile ikinci paragrafta takılı kaldım.
Aman bırak o hep çalışsın :))

Her ev aynı sanırım ufaktan başlanıp yüksek yüksek tepelere evler yaparız, haa biz bir yerinde nedense tartışmaya başlarız.

Ama çocuklar daha akıllı hayalse büyük olmalı biz alışık olduğumuzdan hayallerimiz bile sınırlı büyütemiyoruz korkuyoruz mu ne.
Canım buralarda olmana çok sevindim, hepimiz için kalıcı olur umarım.
İyi hafta sonları, tatlı sohbetli, çaylı kahveli...

Adsız dedi ki...

Her şey gönlünüzce olsun
Çenebaz