26 Kasım 2013 Salı

DÜN... BEN

DÜN... BEN

Dün küçük bir kız geldi 
çat kapı.

"Buyur!" dedim, 

geçti oturdu baş köşede
 en rahat koltuğa.

Elinde tek kollu bebeği, 

saçları iki örgü.

Umursamaz, aldırmaz

 hatta arsız biraz.

"Ne istersin?" dedim...


"Kahve lütfen..." dedi
 ayak ayak üstüne atarken beceriksizce.

Minicik oyuncak fincanlarda kahve, 
yanında iki düğme... çikolatalı kurabiye niyetine.

"Eee..." dedi "Ne var ne yok, çok değişti mi dünya? 


Oyuncaklar mı değişti en çok, şekerlemeler mi?"

"Değişti... 

Her şey değişti. 
 Her şey öyle çok ki artık..?" 

Minicik ellerini çırptı neşeyle, "Yaşasınn! Ne güzell!" 


"Annem-babam... 

Kızıyorlar mı hala, 
erken yatmadın diye..?

"Annem- babam... 

Yoklar artık..." dedim.
Anlamadı ...

"Şu karşı duvardaki

 kocaman şey de nedir..?"

"Televizyon o.

 İçinde tüm dünya var."

"Aaa! Sahi mii? 

Hadi göstersene göstersene!" 

"Peki" dedim

 isteksizce bastım düğmesine.

Donmuş gibi kalakaldı izledikleri  karşısında.


Açtığım kanallarda savaş, şiddet, keder, kan, gözyaşı, 

acı vardı. 

Bazılarında vur patlasın,
 çal oynasın eğlence.

Belli, kafası karıştı. 


Dehşetle açıldı sonra 
o masum gözleri.

"Dünya böyle bir yer mi oldu..? dedi.


"Evet..." dedim.

Sustu
Gözleri doldu. 

Bebeğini tuttu tek kolundan, kalktı yürüdü

 ardına bakmadan.

Seslendim arkasından...


"Dur! Dur gitme...

 Kal biraz daha ne olur. 
Çok özlemişim seni." 

Ağladım, yalvardım...


 "Bari bebeğimi bıraksan... bıraksan da öyle gitsen..."

Duymadı... 

Aldırmadı...

 Sessizce süzülüp, 

kayboldu kapı aralığından.

   nurten y tartaç