21 Eylül 2013 Cumartesi

GÜLE GÜLE GİT CANIM ARKADAŞIM





Uzun yıllar alır bir insana dostum diyebilmek, o insanı dost bilmek. Tanışır arkadaş olabilir ve belirli bir zaman dilimini paylaşır hoşça vakit geçirebilirsiniz çevrenizde kendinize yakın bulduklarınızla. Yakın bulmasanız da, yakınınızda olduğundan arkadaş kabul edersiniz bazılarını. Paylaşacak çok şeyiniz olabilir veya  ortak konunuz bile olmadığı halde bir adım ötenizde olduğundan  bir fincan kahveyi paylaşırşınız kimi zaman bazılarıyla. Eh yalnız olmaktan iyidir. En azından çoluk çocuktan, kocanın huyundan, kapının kirinden, parkenin renginden de olsa bir konu bulunur nasılsa. İki insan bir araya gelmeye görsün-hele de iki kadın- konu kıtlığı yok ya bulunur birşeyler. Boş konularla zamanımı harcayamam diyenlerdenseniz, elersiniz çevrenizdekileri. Onların "ukala kendini beğenmiş, hıh! Bu da kendini ne sanıyor anam bilmem ki..." bakışları umurunuzda bile olmaz. Bazen size küsseler,  kendilerince kapris de yapsalar her karşılaştığınızda inatla, hiç farkında değilmiş gibi gülümseyip günaydın, iyi akşamlar nasılsınız demeye ve tüm muhabbeti bununla sınırlı tutmaya devam edersiniz.

İşte ben tam da bu tiplerdenim. Laf olsun muhabbetlerini pek sevmem. Yani, mesela şu muhabbet beni çok sıkar. Sıkmakla kalmaz 'dan' diye "Off! şu konu ettiğiniz şeylere bakın" der çıkarım. E yerim tabii ukala damgasını haklı olarak. Ne diyordum; mesela gelir karşı komşu diyelim, başlar muhabbet.
 "Ayol senin mutfak benimkinden geniş valla"
"Yook canıım sana öyle geliyodur."
"Valla! bak sayalım istersen " deyip, üşenmeden eğilir, başlar eni konu yerdeki kalebodurları saymaya.
Balkondaki güvercin pisliklerini kıyaslamaya da başlayınca, "e ne yapmalıyım bez mi bağlayacağım hayvancıkların altına" diye patlayıveririm sonunda. İşte sohbet güvercin pisliği kıvamına geldiğinde keserim komşuluğu, arkadaşlığı.

Bu yüzden sayılıdır arkadaşlarım, dost dediklerim. Ama hepsi birbirinden değerli ve ömürlüktür.

Neden mi yazdım bunca şeyi..? Gidiyor... Onbeş yılımı, bu yıllar içerisinde hemen hemen her günümü paylaştığım arkadaşım gidiyor. En acı zamanlarımda, en büyük mutluluklarımda yanıbaşımda olan, benimle ağlayıp benimle gülen, dostluk arkadaşlıktan da öte artık kardeşim bildiğim Mehtap gidiyor. İzmir'e yerleşiyorlar.

Uzak olacağız. Önce sık sık telefon konuşmalarımız olacak, sonra seyrekleşecek. O gelecek arada anne-babasını ziyarete, bana da uğrayacak. Kimbilir;  yolum düşecek İzmir'e, O'na da uğrayacağım, belki üç beş yılda bir. Belki hiç...  O'nunla oynadığım kadar zevk alacak mıyım başkasıyla okey- tavla oynamaktan bilmem :) ama şunu biliyorum ki; ömrümce kalbimde apayrı ve sıcacık olacak yeri. Dilerim herşey gönlünce olur.

 Yolun açık olsun canım arkadaşım GÜLE GÜLE GİT.



Hiç yorum yok: