5 Ağustos 2011 Cuma

EMİNE

Aralarında kaynayan, kimisi çoktan bite dönüşmüş sirkelere aldırış etmeden, önünde oturan  kızın saçlarını taramaya devam ediyordu yaşlı kadın. Saçlarına inen her tarak darbesinde acıdan sızlanıyordu kızcağız. Daha önce ne zaman yıkandığını bile hatırlamıyordu ve saçları da taranmayı çoktan unutmuştu dolayısıyla.  Kız,  ninesi saçlarına tarağı her geçirdiğinde minik çığlıklar atıyor, ninesi, gür saçlarının dolaşığını açamadığı için sinirli, kendine doğru daha güçlü çekiştiriyordu kızı saçlarından tutup. Bir taraftan da uslu durması için tarakla kafasına küçük darbeler indirerek. Sonunda kızın saçlarını ikiye ayırıp, iki yanda, bir bezden çart diye yırttığı ince şeritlerle birlikte örüp, örgülerin ucunu da, bu bez parçasını düğüm yaparak bağlayıp bu işkenceden kurtuldular ikisi de yeniden banyo yapana kadar.

 Yaz gelmiş pamuklar çoktan kozalarından çıkmış, toplanma vakti gelmişti.  Ninesi de çalışırdı gelinleri oğulları ve  torunlarıyla birlikte tarlada.  Oysa küçük kıza ne kadar da yaşlı görünüyordu ninesi.  Derisi buruşmuş kara yüzü ve elleriyle yüz yaşında olmalıydı O'na göre kadın ama haminne -büyük nine- gibi bembeyaz değildi saçları henüz,  hatta aradaki tek tük beyazları saymazsak simsiyahtı.  Ailenin tüm bireyleri, oğulları gelinleri ve torunları üzerinde mutlak bir hakimiyeti vardı kadının.  İstekleri emirdi, yerine getirmeyenin vay haline. Ninesinin gözünde yeri diğer torunlarından daha kıymetli olan Emine tarlaya gitmiyor evde üvey kardeşleriyle ilgileniyordu ninesinin emriyle. Oysa onun yaşındaki diğer torunlar tarlada çalışmak zorundaydılar kaytarmaya cesaret bile edemezlerdi.   Bu ayrıcalık üvey annesinin şimşeklerini üstüne çekmesine neden oluyordu kızın. Ninesi olmasa O'nu bir kaşık suda boğardı kadın, bunu kin dolu gözlerinden anlayabiliyordu kızcağız.

 O gün hep birlikte bütün gün tarlada çalıştıktan sonra yorgun argın eve döndüklerinde, "kazanı yakın, herkes sırayla yıkanıp paklansın" diye emir vermişti yaşlı kadın. Gelinler bahçedeki ocağı çalı çırpı ile tutuşturup, erkeklerin ormandan daha önceden kesip yığdıkları odunlarla ateşi bir güzel güçlendirmişler ve su ısınınca da sırayla herkes banyosunu yapmıştı. Annesi öldüğünden beri hep olduğu gibi  Emine'yi yine ninesi yıkayıp saçlarını taramıştı.  Kız banyodan sonra içeri girmiş, aynada kendisini seyrediyor, oniki yaşına rağmen yaşıtlarına göre daha gelişkin güzel vücudunu görebilmek için  kırık aynanın önünde şekilden şekile giriyordu ki dışardan gelen bağrışmalarla irkildi. Bahçeye çıktığında boylu boyunca uyur gibi yatan ninesinin üzerine kapaklanmış amcasını ve dizlerini döverek ağlayan diğerlerini gördü kızcağız. Ölmüştü ninesi...

6 yorum:

sufi dedi ki...

Şimdi kim örecek Eminenin saçlarını?

Çınar dedi ki...

sufi'm; kendi saçını kendisi örmeyi öğrenecektir zamanla

İyisin di mi?

Öpüyorum canım

Bugday Tanesi dedi ki...

Yine hüzünlü bir hikayenine başı gibi görünüyor bu... Devamını bekliyorum.

Çınar dedi ki...

Bugday Tane'm; teşekkürler canım evet hüzünlü bir hikaye.

Sevgiler

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Emine'nin vay haline:(
Yakala bilgisayarı devam et Çınar'ım

Bu arada şükür kavuşturana dimi:))

Çınar dedi ki...

Nur'cum; şimdilik Mert'in laptopunu kaptım bakalım:)

Tam da istediğin gibi bir tatil geçirdiğin için senin adına çok sevindim hoşgeldin canım.

Sevgiler