1 Haziran 2011 Çarşamba

BEN DE SEVİNMİŞTİM...


Çanakkale'deyim.  Hava güzel deniz güzel,  tatlı tatlı esen rüzgar güzel.  Martılar tekneler hatta kulakları tırmalaya tırmalaya öten vapur düdüğü bile güzel.   Şakır şakır,  gök delinmiş gibi yağan yağmurdan, sabah başka akşam başka mevsim yaşadığınız  kararsız huysuz havalardan çıkıp,  bir anda yaz mevsimine düşüvermişseniz,  herşey bir başka güzel görünür gözünüze. 

 Doğma büyüme Ankaralı olmak demek; denizi yılda bir hafta  onbeş gün,  yaz tatillerinde görmek demektir genelde. Sizin için deniz demek tatil demektir.  Tatil demek te deniz demektir ya gerçi, her nedense..?   Güneş tepenizde cayır cayır yakarken  vaktinizi iyi değerlendirmek adına  kumlara  eni konu uzanıp, yanmayan yeriniz kalmayana kadar  şekilden şekile girerek istakoz gibi kızarmaktır deniz kum ve güneş.   Çünkü,  tatil dönüşü diğer tatilden dönen arkadaşlarınızdan daha çok  tencere dibi gibi yanmış olmalısınız ki çevrenize kapkara teninizle hava atabilesiniz.  Her seferinde de bunun bedelini acılı yanıklar, su toplaması ve tatil sonuna doğru yılan gibi deri değiştirerek ödeseniz de her yaz aynıdır. Neyse ki ozon tabakası delindi de bu işkenceden kurtulduk (!)  artık daha dikkatliyiz

Denize girmeden de deniz kıyısında olmanın keyfini yaşıyorum  şimdilerde Çanakkale'de.  Bugün de;  gönlümce sahilde dolaştıktan sonra bir kafede oturdum. Çayıma eş sigaramı yaktım. -rüzgar içti yarısını-  Gazetemden kafamı kaldırdığımda, burnuma dayanmış bir mikrofonla karşılaştım.  "Seçim yaklaştı biliyorsunuz. Çanakkale'de seçim sonuçlarıyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?"  diyordu genç bir delikanlı.  Vayy !!! kaçırır mıyım ayağıma gelmiş bu fırsatı..?  Bu yaşıma gelmişim hiç fikrim sorulmamış,  ne düşündüğüm kimsenin umurunda bile olmamış. Kim tutar şimdi beni..?  Aydınlık Türkiye hayallerimden başladım, Çanakkale'nin çağdaş halkıyla ilgili umutlarımdan, Türkiye'nin geçtiği bu karanlık dönemin sonlanması için  üstümüze düşen vatandaşlık görevlerimize kadar aklıma ne geldiyse sıraladım.  Kameraman ve eli mikrofonlu kibar çocuk ta en sevimli halleriyle sonuna kadar dinlediler beni. 

Onlar gittikten sonra yan masada oturan bir bey;  "sizin söylediklerinizi yayınlamazlar, onlar yandaş kanaldan" dedi...

Hay benim bu şansım...   Kırk yılda bir, biri düşüncemi sordu diye sevinmiştim.  Yine kimse duymayacak bir vatandaş olarak ne düşünüyorum, ne istiyorum, şikayetlerim, beklentilerim nelerdir...

  

8 yorum:

Sazan dedi ki...

Varsın yayımlamasınlar, Biz bize yeteriz ve iyi ki demişsin...

Bir şekilde kulakları duymuş oldu bari...

♥ŞANSLI♥ dedi ki...

Ne diyelim geçmiş olsun:(Olsun ama içini dökmüşsün.Rahatlamışsındır.

ayci dedi ki...

yandaş kanalın gelmesi gerçekten kötü tesadüf olmuş, fakat benimde geçen hafta orda olmam ve senin orda olmamanda kadersizlik değil de neeee :) bence mutlaka HAN'a gitmelisin :)

Asortik Krep dedi ki...

Sen bize yayımladın ya yeter :)

Çınar dedi ki...

Sazan'ım evet evet iyi ki dedim:)

Çınar dedi ki...

♥GÖNÜL ÇELEN♥ ; rahatladım valla :)

Çınar dedi ki...

ayci'mm ya bu ne şanssızlık böylee. Bir hafta önce gelsem görüşecektik ne güzel olurduu.

HAN seninle ve Sünter'le oturduğumuz yer değil mi? gideceğim:)

Çınar dedi ki...

Asortik Krep'im, evet onlar yayımlamasalar da, ben yayımladım ya yeter:)