18 Nisan 2011 Pazartesi

GEÇMİŞ... BİRAZ MASAL - BİRAZ RÜYA ...

Yaşasın  yine yalnızdı evde.  Bütün masumiyetini takınmış uslu bir kız gibi "güle güle Anneciğim merak etme" demişti.  Annesi köşeyi döner dönmez rüzgar gibi daldı Anne - Babasının yatak odasına.  Hemen karyolanın önünde diz çöktü. Beyaz, kaneviçe işli örtüyü kaldırdı, altından  kahverengi meşin kaplı, içine büyük bir insanın bile rahatlıkla girebileceğini düşündüğü koca valizi güçlükle dışarı çıkardı. Aceleyle kilidini açtı. İşine yarayacak neler neler yoktu ki içinde.  Hıım,  işte incecik askılı dantelli bir gecelik... hayret hiç görmemişti annesinin üstünde bunu. Antredeki aynaya koştu, şöylee üstüne tuttu geceliği, tamam bu olurdu. Tekrar daldı valizin içine. Kırmızı minik minik desenli bir fular geçti eline, onu da ayırdı bir tarafa.  Hemencecik soyunup dantelli geceliği geçirdi üstüne. Fuları beline kemer gibi bağladı.  Hıh tamam,  işte orada ruj ve kalem de vardı... Bir güzel kıpkırmızı boyadı dudaklarını, kalemle göz kapaklarına çizgi çekti. Hasır şapkasının fiyonkunu söküp attı. Valizde bulduğu uzun dantellerin birini aldı,  şapkasının gölgeliğinin üstünden dolayıp kenarda koca bir fiyonk yaptı. Anneannesinin iki tespihini boynuna kolye olarak taktı. Annesinin ince kalem topuklu sivri burunlu ayakkabılarını geçirdi ayaklarına. Her adım attıkça sağa sola yatan yüksek ayakkabıların üstünde bir o tarafa bir bu tarafa yalpalayarak aynanın karşısına geçti.

Hah olmuştu! aynadan güzeller güzeli bir prenses bakıyordu ona.  Mağrur küçümseyen süzgün bakışlarla.

Bu akşam balo vardı sarayda. Üvey annesi ve üvey kardeşleri O'nu saraya götürmemişlerdi o kadar yalvarıp ağlamasına rağmen ama iyilik perisi ve sihirli deyneği  sayesinde baloya gelmeyi başarmış ve hatta prensle dans ediyordu işte.  İhtişamlı balo salonunun parlak ışıkları altında tüm gözler O'nun üstüne çevrilmişti ama O,  prensten başka kimseyi görmüyordu.

Prensin kollarında kendi etrafında ahenkle şöylee bir dönmüştü ki...

 Cıyak cıyak bağırmakta olan Annesiyle burun buruna geldi.   Nerede olduğunun ayrımına varamadı önce, afallamıştı.  Bir saate kadar dönerim demişti annesi.  Ne çabuk geçmişti hemen bir saat..?

 " Gene mi karıştırdın valizi. Ben sana yasaklamamış mıydım yatak odasına girmeyi ..?  Bırak şu tavan fırçasını"  diye bağırıyordu kadın.  Kısa bir şaşkınlıktan sonra, sıkı sıkıya sarıldığı tavan fırçasını annesine verdi, istemeye istemeye.  Kadıncağız bir taraftan söyleniyor bir taraftan darmadağın olmuş valizi yerleştirmeye çalışıyordu.

Küçük kızsa;  bir köşede büzüşmüş ağlıyordu.   Annesine yakalanıp bir güzel azar işittiği için mi, yoksa masalın en güzel yerinden haşince koparılıp gerçeğe döndürüldüğü için mi ağlıyordu, bunu bilmiyordu...

                ***
Bu gece rüyamda, o küçük kızı gördüm yine.  Hayatım boyunca ara ara olduğu gibi yine,  o büyük kahverengi meşin valizi açmış,  yasakların o dayanılmaz cazibesine kendini kaptırmış , büyük bir merakla ve heyecanla valizin içini karıştırıyordu gizlice ...

6 yorum:

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Rüyanızda gördüğünüz o küçük kızın bilinçaltına itelediği ne çok masum hayaller vardır kim bilir..Temennim tek tek su yüzüne çıkıp bizlerle paylaşılmasıdır..

cenebaz dedi ki...

Ben bu küçük kızı çok sevdim:))Yeni maceralarını sabırsızlıkla bekliyorum...

Çınar dedi ki...

JİVAGO; Ahh olmaz mı sevgili jivago, hem de ne masum hayalleri ne anıları var o küçüğün. O'na göre masum ama Annesini sinirden zıplatan cinten... (Herkesin olduğu kadar.)
Zaman zaman paylaşıyorum, dediğiniz gibi herhangi bir şekilde su yüzüne çıktıkça:)

Sevgiler

Çınar dedi ki...

cenebaz'ım; o küçük kız(!) da sizi çok seviyor inanın :))

Teşekkürler canım

Sevgiler

gülsen VAROL dedi ki...

Ben o kızı tanıdım!!
ve..
çok sevdim..
Sor onu gördüğünde, o da beni tanıyor!! :))

Çınar dedi ki...

hasret senfonileri; Sordum küçük kıza, hemen hatırladı. Aynı masalın içindeki iyilik perisi sizmişsiniz. Hiç unutmamış :))

Sevgiler Gülsen Hocam