13 Ekim 2010 Çarşamba

Doyduk



Bilirsiniz, Anadolu'da  köylerde kimseye ismiyle hitap edilmez neredeyse.   Hepsinin bir lakabı vardır.    Lakapları kişilerin bazı fiziksel özelliklerinden konuşmasından ya da davranış biçimlerinden esinlenerek konmuştur onlara.  En azından öyle olmalı diye düşünülür.

  Neden Doyduk Gelin denmişti köyde ona bilmem.   Hiç doyarak sofradan kalkmış bir görüntüsü olmamıştı ki hayatı boyunca.   En azından ben bildim bileli, hep iskeletin üzerini örtmüş deriden ibaret bir vücuda sahipti.  Sıfır beden yani.  Mankenler o hale geleceğiz diye dünyayı zehir etmiyorlar mı kendilerine?   Doyduk,  hiç ayrıca çaba harcamadan işte öyle zayıftı, sıfır beden manken gibi. Hani zorlasanız kulaklarınızı,  oturup kalkalken çatur çutur kemiklerinin sesini duyabilirsiniz belki de. 

O yıl yaz tatilinde babam bizi memleketine  götürmüştü.  Doyduk Gelin karşımızdaki mindere bağdaş kurup şöyle bir yerleşmiş ve dik dik yüzüme bakarak, dilini damağına değdirip şaklattıktan sonra “vah vahh! bu keleş çocuk neye o gözlükleri takmış saar ciyerim..?”   diye ellerini dizlerine vura vura eni konu dövünmüştü karşımda.

Yeni gözlük takmaya başlamışım ve kendimi yeterince kötü hissediyorum.   Bir de O’ nun karşımda, onulmaz bir hastalığın pençesine düşmüşüm gibi acınarak dövünmesi beni yıkmıştı.   Her rastladığında yan yan bakıp  dilini şaklatması ( hayret ifadesi ) da cabası.  Ondan sonraki yıllar boyunca -çocukluğumda-  sert ifadesinden, otoriter tavrından hep çekinmişimdir her köye gittiğimizde.
…………………………

  Zaman zaman yaptığımız gibi,  tatil dönüşü köye uğradık .   Torosların eteğinde bir orman köyü olan, şimdilerde kuzenlerin modern evler yaptırdıkları ve sayfiye yeri olarak yazları gelip kaldıkları,  bu,  havası ve doğası harika köyde birkaç yaşlı insan kalmıştı yalnızca  ve bunların arasında Doyduk Gelin de vardı.

Doyduk,  seksen yaşını geçmişti çoktan ama gelin olduğunda takılan lakap değişmemişti.   Hala Doyduk Gelin diye hitab ediliyordu yaşlı kadına.  Tek fark;  buruş buruş, kara,  kalın, zamana yenik düşmüş derisi vardı  iskeletinin üstünde şimdi  o kadar…   Elmacık kemiklerine yapışmış derisinin üstünde yol yol derin çizgiler oluşmuştu. Güldükçe - ki çocukluğumda o’nu hiç gülmez sanırdım – çenesi tir tir titriyor, ağzında kalan, uzamış  birkaç dişi yerinden çıktı çıkacak bir görüntü veriyordu.

Son yıllarda Doyduk Gelin’le  -nine-  yaptığımız sohbetlerden aldığım keyfi anlatamam.  Çocukluğumun aksine, O’nu çok cana yakın buluyor ve çok seviyorum.   Üstelik,  yaşına inat, kilometrelerce uzağa pikniğe giderken bizden önce yola koyulmasına,  beni yarı yolda bırakarak dağ tepe aşarken ki  enerjisine  de hayranım.

NİCE SAĞLIKLI YAŞLARIN OLSUN DOYDUK GELİN  - NİNE -