24 Ağustos 2010 Salı

ONLAR DA ÇOCUK

 

 

Bir varilin içinden dışarı sarkmış,  bir çift bacak gördüm karşı kaldırımda yürürken.

 

Komik göründü önce gözüme,  yarı beline kadar varilin içinde.   Dışarda  küçücük iki bacak çırpınıp duruyordu dans eder gibi.  Algılayamadım,  yolun karşısına geçip biraz daha yaklaştım yanına ne olduğunu anlamak için.

 

Biraz sonra hop diye attı kendini dışarı. Bulaşık elleriyle yüzüne yapışmış sarı, kirden keçeleşmiş saçlarını geriye itince bir kız çocuğu çıktı ortaya.  Masmavi gözlü minik burunlu şirin mi şirin bir kız çocuğu.

 

“Ay! yapma demek için ağzımı tam açmışken”  Avucunda sıktığı, ne olduğunu anlayamadığım, yiyeceği  atıverdi ağzına bir lokmada. 

 

Fıldır fıldır dönen gözlerle etrafı kolaçan eder gibi bakındı biraz, sonra  hoop yine daldı varilin içine yarı beline kadar.

 

Bir ben mi farkındaydım  küçücük bir kız çocuğunun mikrop yuvası hal artıklarının atıldığı bu varilden birşeyler yediğinin,  yoksa kimsenin umurunda değil miydi?  Etraf kalabalıktı oysa.   Esnaflar, gelip geçenler ki, geçerken bakanlar oluyordu.  “ıyy “ dedi biri tiksinerek mesela. 

 

Tam atılmıştım ki, kızı varilden çıkarmak  “yapma yavrum, bak hasta olursun”  demek için.

 

Küçük kız bir çırpıda tekrar çıktı varilden ve elindekileri ağzına tıkıştırarak karşıda, kucağında bir bebekle oturan kadının yanına gitti koşarak.

16 yorum:

Zeugma dedi ki...

Öncelikle çocukluğumuzdaki bir oyunu getirdin aklıma Çınarcığım.
Halil adlı bir arkadaşımız pek severdi öyle kocaman bir varilin içine girmeyi. Ve bize de bayırın başından iteletirdi kendini :) Varilin içinde aşağıya kadar epey bir yuvarlanır, sonra içinden çıkıp deli gibi bağırırdı sevinçten..

***
Yazıdaki küçük kızı annesi görüyor ve biliyor gayet açık ve net öyle mi? Büyük ihtimalle dileniyordur kadın orada.
Aman Tanrım, ne şartlarda dünyaya gelenler var...
O çocuğun derhal Çocuk Esirgeme Kurumu'na teslim edilmesi gerek aslında...
Dilerim birileri el atar..

Sevgilerimle Çınarcım...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Kaç dakikadır bilmiyorum yorum sayfan açık, kafam dağıldı toplaki yazayım.
Ne diyeyim çınarım ne diyeyim bu tür manzaralar beni çok isyana götürüyor. çöp toplayan bebeler, anasının kucağında uyurken dilenmeye mahkum bebeler daha neler neler.
bir güç isterim ki hepsini toplayıp sadece onlara ait bir dünya kurayım, tüm çocukluklarını yaşayıp yaşamın tokadını yemeden çoşkuyla yaşayabilsinler.
şu yandaki kelebekler gibi cıvıl cıvıl

sünter dedi ki...

Off ki ne offf:(((
Insan ne yapacaginida bilemiyor bu durumda.Ne diyeceginide.
Aslinda biliyor da sonuc degismiyor iste malesef.

Annesinin kucaginda baska bir bebek daha var birde!!

akillara ziyan.

NzlGl dedi ki...

Sevgili Çınar hanım

ikiye bölünmüş durumdayım.
Birinci yarım O kadına 'gel şu merdivenleri sil para kazan çocuklarına yiyecek al' deseniz gelmez dilenmeyi tercih eder diyor

İkinci yarım o çocukları devlete teslim et kimbilir belki ilerde iyi birer vatandaş olur diyor.
Ama bu arada o kadını da kısırlaştırmak lazım diye düşünüyorum

Gülen Tezer dedi ki...

O çocuğun geleceği geldi gözümün önüne. Küçük bir kadın anne olur, tıpkı karşı kaldırımda kucağına bir bebekle oturan anası gibi.
Sistem bilinçsizce çoğalan insanların bilinçsizleştirilmesini öngörüyor. Çoğalsınlar, muhtaç yaşasınlar; gerisi kolay çünkü onları kandırmak iş değil. Biraz da kendinde olacak insanın gerçi, çocuklarını çöpten topladıklarınla besleyeceksen bu kadar çoğalmanın gereksizliğini biraz da sen düşüneceksin..
Bu manzara o kadar yaygın ve o kadar sınıflaştırıldık ki ve dolayısıyla bir kısmın diğer kısma gözleri o kadar kapalı ki, normaldir kimsenin görmemesi :(
Bunlar daha iyi manzaralar, ülkemizi çok daha kötü günler bekliyor.
Öpüyorum özlediğim Çınar'ımı..

HADİYE dedi ki...

Selam Canım,

Geçen kış hoşdereden kızılaya gidiyordum dolmuşla. 12-13 yaşlarında erkek çocuğu çöp bidonunun yanında yerden bir şeyler alıp yiyordu. Dehşete kapıldım. Etraftada insanlar vardı ve sanki orada bir kedi varmış gibi umarsız ilgisizdiler.

İnsanlığımızı yitirdik maalesef. Oysa hem allahın emri yoksulları gözetmek hemde göreneklerimizde vardır düşküne yardım etmek.

Çok fazla avrupalaşıyoruz.İlimde fende değil ama ahlaksızlıkta, insansızlıkta.

Sevgiler*

Çınar dedi ki...

Zeugma'm; Gözlerimin önüne varilin içinde yokuş aşağı yuvarlanmakta olan bir çocuk geldi ve tüylerim diken diken oldu bir büyük olarak. Oysa çocukluğumuzda ne keyif alarak oynardık büyüklerimizin aklını başından alacak kadar tehlikeli oyunları.
Sonbaharda gece karanlıkta sararıp düşmüş yaprakların arasına saklanarak saklambaç oynardık, ( ağaçlık bir bahçeydi oynadığımız yer. Ne kadar çok yaprak varmış demek ki yerde) Şimdi olsa karanlıkta bırak altına saklanmayı üstüne basmaya korkarım, içinde birşey varsa diye:))

...

Evet dileniyordu anne karşıda yere oturmuş. Üstelik kucağında bir bebek vardı. Öyle çoklarki Zeugmam, bütün dilenci çocuklarını toplayıp kuruma yerleştirmek gerek o durumda. Oysa onlar dilenmek için (daha çok kazanmak) için çok çocuk yapıyorlar verirler mi çocuklarını hiç. Olan her tür yaşam hakkına eşit olarak sahip doğan o bebeciklere oluyor.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Nur'um; ben de isyan ediyorum ve çok sık ta karşılaşıyorum bu tür manzaralarla ve o bebecikler ne ilginçtir, öyle güzeller ki, ben mi öyle görmek istiyorum da güzel görünüyorlar bana acaba?


Ahh, canım keşke öyle bir güce sahip olsan ve tüm bebeler mutlu yaşasalar. Sadece çocuk olsalar büyükler kirletmese kullanmasa onları. Ama nerdee gün günden kötü geliyor. Dilimiz yetişse elimiz yetişemiyor, gözümüzün önünde gelişen her tür çarpıklığı düzeltmeye...

Sevgiler

Çınar dedi ki...

sünter'im; Kimsenin durumu değiştirme isteği yok. Böyle gelmiş böyle gidiyor işte. Oysa göz önündeler yok mudur hiçbir yol, durumu düzeltmek için, tamamen yok edilemese bile?

Hep mi bana rastlıyor, ben mi onlara dikkat ediyorum bilmiyorum, birkaç gün önce de, pazarın girişinde bir kadın; kucağında 5-6 aylık bebekle oturmuş dileniyor. Bebeğin ağzına maske takmış. Hani şu bağışıklık sistemi zayıf mikrop kapma ihtimali yüksek tehlikeli hastalıklarda takar ya hastalar ondan. Bir sinirle çıkıştım kadına "sen minicik bebeğine nasıl yakıştırabiliyorsun bu hastalığı? Ya gerçekten yakalanırsa bu hastalığa diye hiç korkmaz mısın? " diye. Kadın şöyle bir baktı yüzüme sadece o kadar konuşmadı bile...

Sevgiler

Çınar dedi ki...

NzlGl'üm; iç sesin doğru söylüyor canım "gel temizle şurayı, para vereyim" desen arkasını döner gider, biliyorum. "Memlekete gideceğim bilet parası" diyen bir dilenciye "gel gidelim alayım biletini" dedim. Hızla uzaklaştı yanımdan:)

Devlete de teslim etmezler çünkü kazanç kapısı çocukları onlar için o nedenle de çok çocuk yapıyorlar. Devlet birşey yapsa desek ama gördüğümüz kadarıyla
o da yapmıyor...

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Gülen'im; aynen öyle olacak. Küçücükken evlendirilecek, kucağında bir bebekle o da oturacak bir kaldırıma önünde bir mendille.

Sistem öyle evet, onlar oldukça iktidarda olanlar daha güçlü olacaklar çünkü sorgulamayacaklar beklemeyecek istemeyecekler hep yarabbi şükür diyecekler. E daha ne olsun...

Daha az çoğalmalarına gelince, okumayan dinlemeyen bilmeyen ve hep yönetilen bir kesim söz konusu. Kendi fikri kendi istekleriyle dönmüyor çark hep birileri birşeyler dikte ediyor bir alttaki (mesela kocasına göre kadın) sadece yapıyor sorgulamayı karşı koymayı isyan etmeyi bilmiyor. Öğretilmemiş...

Ve evet, gelecek konusunda pek te umutlu değilim ben de.

Sevgiler, ben de özledim canım

Çınar dedi ki...

HADİYE'm; hem de Hoşdere'de değil mi? Ankara'nın dolayısıyla Türkiye'nin en gözde yerlerinden birinde görünen bir manzara.

Ne yazık ki insanlığımızı yitiriyoruz. Gün geçtikçe daha çok.

Hatırlar mısın? ya da,taş binada yemekhaneye gittiğimiz zamanlarda sen büroda var mıydın acaba? Binanın arkasında yemek artıklarını boşalttıkları bidonlar vardı. Yemek yedikten sonra dönüşte birgün; insanların o bidonların başına ellerinde naylon poşetlerle doluşmuş, avuçlarıyla poşetlerine yemek artıklarını doldurduklarını görmüş uzun süre etkisinden kurtulamamıştık.

Üstünden yarım asırdan fazla zaman geçti bu manzaranın. Ülkede değişen birşey yok, ne yazık ki...

Sevgiler

sufi dedi ki...

Ben de birgün hasta ve akhisar'a gitmek için bilet alamadığını ve kardeşinin kızına baktığını kızın sokakta kalacağını bana anlatan ve "kız çocuğu başına neler gelir kimbilir gitmezsem" diyen kadının gözyaşlarını silmiş cebimdeki tüm parayı eline tutuşturmuştum.Bir saat sonra ana yolda bekleyen bir özel araca binerken gördüğümde ve iki gün sonra başka bir yerde aynı kadınla karşılaştığımda gözü yaşlı aynı senaryoyu başkalarına anlatırken gözgöze gelivermesek ve kaçmasa benim gibi aldatılanların sayısı bayağı kabarık olacaktı belki de o gün için kimbilir?Çare mi? Ben bulamadım!Ya sen Çınar'ım?

Çınar dedi ki...

sufi'm; :) nasıl da sömürüyorlar insani duygularımızı değil mi?

Biz de birgün; Kızılay'da sakat pozunda dilenen bir dilencinin, önünde duran mersedese atlayıp uzaklaşışına bakakalmıştık hayretler içinde.

Düzen değişmedikçe, insanlar eğitilmedikçe kültür seviyesi yükselmedikçe, yaşam yalnızca karın doyurmak ve üremekten ibaretmiş gibi algılanmadıkça çare yok sanırım Sufim.

Sevgiler

mutfakcini dedi ki...

O çocuğun da çocuksu hayalleri varmıdır,kalmışmıdır acaba ?Yoksa tüketilmişmidir,kanıksamışmıdır durumunu..Adı üstünde çocuk..Olması gereken yeri,yaşaması gereken ortamı sağlayamayan büyükler utansın.Sevgilerimle..

Çınar dedi ki...

EBRULİM,Var mıdır hakikaten? Yoksa varilin dibinden yiyecek yerine bir kolsuz bebek çıkması umuduyla mı sınırlıdır o nun hayaleri? Utanması gerekenlerin işleri çook. Şuncacık bebeyle mi uğraşsınlar? Ne getirisi olur ki? Bir oy bile etmezler:(((

Sevgiler canım