19 Haziran 2010 Cumartesi

HASAN ÖĞRETMEN ( 5. Bölüm )

Öğretmenlikti mesleği Hasan’ın. Bilgi aktarmaktı görevi küçücük taze aç beyinlere. Çocukları eğitip - öğretmekle iş bitmiyordu ama. Köylü yoksul, cahildi. Cehalet ise, tüm kötülüklerin kaynağıydı. Hasan, her gördüğü yanlışı düzeltmeyi görev edindi kendisine. Mesleğinin yanı sıra yapısı gereği. Yanı başında her konuda destekçisi sevgili eşi vardı. Yeri geldiğinde yol gösteren, yeri geldiğinde öfkesini yatıştıran…

Doğruyu göstermek isterken O kötü ilan edildi zaman zaman…

Bir kız kaçırma olayı olmuştu çalıştığı köylerden birinde. Gençler onun evine sığınmışlardı, ailelerini yumuşatsın diye. Ara buluculuk yapmak için kahveye çağırdı iki aileyi. Konuştu uzun uzun “Genç bunlar, sevmişler birbirlerini. Yuva kurmak istiyorlar, bunda ne kötülük var?” dediyse de dinletemedi kızın babasına. Sonunda, tüm olayın sorumlusu O oldu. Evi kurşunlandı bir gece yarısı. Beşikteki bebeğinin üstü cam kırıklarıyla dolmuş, bebek ölümden mucize eseri kurtulmuştu.

Bazen de yücelttiler gözlerinde. Ne söylese, ne yapsa doğru kabul ettiler, minnet duydular.
Bir keresinde; yaşlı bir köylü kadının öğrenme azmiyle yanıp tutuşarak “oğul ha ne var bana da öğretivirsen bu okumayı...” demesi üzerine, okuma yazma öğrenmek isteyen diğer köylüleri de topladı okulda ve karşılıksız, kendi başına, okuma-yazma seferberliği başlattı. Taa 1950 li yıllarda.

***

Karı-koca; kimi zaman, mutluluklarına bir salkım üzümle, yarım ekmeği meze ettiler... Çok zaman sırt sırta vererek zorluklara, çaresizliğe, haksızlığa karşı durdular… Bir ömür geçirdiler birlikte, bir anlık mutluluğa yıllarını feda ederek…

***


Kalp hastasıydı artık Hasan Öğretmen. İki kez kalp krizi geçirmişti ve tam on ay sonrasına anjio yapmak için gün vermişlerdi. Tam on ay sonrasına…. Cinayet gibi… Şunun şurasında ne kalmıştı ki..? Dört ay sonra anjio olacaktı. Dayanamadı, bekleyemedi, yenildi yorgun kalbi. Hayat çok acımasız davranmış çok yıpratmıştı onu. Oysa daha 57 yaşındaydı veda ettiğinde sevgili eşine, çocuklarına.

Çok iyi görünüyordu son aylarda. Hiçbir rahatsızlığı yok gibiydi. Bir gün önce yemek hazırlayıp çay demlemişti Halime’ye. “Sen gripsin, yorulma ben yaparım” diye. Sonra her zaman itinayla istiflediği dosyaları çıkarıp, neyin nerede olduğunu göstermiş, O’ na bir şey olursa ne yapması gerektiğini anlatmıştı uzun uzun. “Sakın panik yapma” demişti…“Bir de,” demişti, “bir de, beni köye defnedin” ( ilk öğretmenlik yaptığı o köy) Kızmıştı Halime “Nereden çıktı şimdi bu konuşma..?” diye. O gece sabaha karşı sessizce, sakince ayrıldı bu dünyadan… Sert, fırtınalı bir yaşamdan sonra…

Öğretmenliğe başladığı ilk yıl okuttuğu, çeşitli meslek ve mevkiye gelmiş öğrencileri, O’ nu elleri üstünde ebedi mekanına taşıdılar. 1952 yılında gencecik, idealist bir öğretmen olarak geldiği, şimdilerde artık şehrin bir mahallesi olan o köyde, 1988 yılından beri sonsuz ve huzurlu uykusunda Hasan Öğretmen...


***


Babamdı Hasan Öğretmen. Canım Babam “Size servet, şan, şöhret bırakamadım. Ama eğilmeyen, bükülmeyen, her zorluğa dimdik karşı koyan, haksızlıklar karşısında susmayan, onurlu evlatlar bırakıyorum ardımda. Ben size parayla satın alınamaz bir hazine bırakıyorum aslında…” Ne demek istediğini anlamadığımızda, “ "yıllar sonra... anlayacaksınız..." diyen Babam...


Her sözünün, her öğüdünün hazineler değerinde olduğunu ancak şimdi anlayabildiğim babam…


Lisede hem okul müdürümüz ve hem de çok şey borçlu olduğumu düşündüğüm değerli edebiyat öğretmenim Necmettin Karagülle’nin, O’ nun da, öğretmen okulundayken edebiyat öğretmeni olduğunu ve okulumuza haftanın birkaç günü gelip müdürümüzle sohbet ettiğini kendimizde bir ayrıcalık hissetmeyelim diye, biz okulu bitirdikten sonra söyleyen Babam.


O’nun sınıfında okuduğum bir sene, konuyu anlattığım halde,  çalışmayan diğer arkadaşlarımla birlikte cetvelle benim elime de vuran, evde ben ağlayınca Anneme; "diğer öğrencilerimden ayrı tutamazdım. Ama çok şaşırdım, müthiş bir anlatım yeteneği var. " diyen Babam.


Tayin olduğunda bütün sınıfın, tüm ısrarına rağmen peşini bırakmayıp eve kadar ağlayarak takip ettiği ve bunu ömrü boyunca her hatırladığında gözyaşı döken Babam...


Emekli olduktan sonra, her okul önünden geçişinde, öğrenci gördüğünde ve her istiklal marşı dinlediğinde gözleri dolan Babam…


Yarım asır sonra bile, “Aa sen Hasan Öğretmenin kızı mısın, nasıl unuturuz O’nu..?” dedikleri Babam…


Her gittiğimde; dağında, yaylasında, havasında buram buram O'nun kokusunu duyduğum, memleket hasretiyle yaşayıp, memleketine hasret ölen babam…


Nurlarda yat canım babacığım… Aradan uzun yıllar geçti ama her geçen yıl, seni daha iyi anlıyor, daha çok özlüyorum …

n y tartaç

***

Canım eşim Merih’in ve tüm baba ya da baba adayı olan arkadaşlarımın babalar günü kutlu olsun…


18 yorum:

Zeugma dedi ki...

:(((
Boğazım düğüm düğüm oldu.
Çok genç yaşta ayrılmış aranızdan.Eşi bulunmaz bir insanmış, ne dersem yetersiz kalacak şimdi..
Zaten bu,senin gibi bir evlat yetiştirmesinden de çok belli sevgili Çınarcığım. Onun genlerini taşıyor olmandan...
Öykünün gerçek olması ve babalar gününe 5 kala bitimlenmesi daha da anlamlı kıldı okuduklarımı...
Mekanı cennet olsun ve nur içinde yatsın babacığın..

Tüm babaların babalar gününü ben de kutluyorum...

Sevgilerimle...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Ağlattın beni Çınar'ım,
canım benim başlarken içimdeki bir ses sonunun böyle gelip sana ulaşağını hissettirmişti. Çünkü sen ancak Hasan Öğretmenimin kızı olabilirdin.
Ve çok anlamlı bir günde bitişi.
Allah rahmet etsin öğretmenime, nurlar içinde yatsın, geride bıraktığı size ve öğrencilere ne mıtlu.
Çok gençmiş Çınar'cım, belkide tam huzurlu bir emekliliğe geçişmiş yaşı.
Eşinin ve babanın babalar güünü canı gönülden kutlarım canım...

cenebaz dedi ki...

Öyküyü ilk günden beri zevkle okurken sonunun böyle hüzünlü bitebileceğini hele de bu harika öğretmenin babanız olabileceğini düşünmemiştim bile. Gerçekten çok genç kaybetmişsiniz babacığınızı. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Tüm babaların da babalar günü kutlu olsun.

Sittirella dedi ki...

Şu an ağlıyorum ben, biliyor musun?
Gurur duyuyor olmalısın ablacım... Ne mutlu sana.
Eşin beyefendinin babalar gününü kutlarım.
Başka da söyleyebilecek birşey yok.
Bana bir mendil borçlusun ablacım.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Beş bölümlük öyküyü ve 2009 tarihli Baba ile yapılan içsel konuşmayı okuyup duygulanmamak mümkün mü Sevgili Çınar hanım. Ne mutlu ki size böyle babanın hiçbir şeyle mukayese edilemiyecek mirasını devralmış ve etrafınıza ışık saçıyorsunuz. Bundan daha onurlu, erdemli hangi kıstas olabilir. Babanıza Allahtan rahmet, sizlere uzun ömürler dilerim. Merih beyin de Babalar Günü'nü kutlarım. Sevgilerimle..

gülsen VAROL dedi ki...

NE MUTLU SANA....
NE MUTLU SENİ YETİŞTİRENLERE..
MÜKEMMEL BİR BABA ÖRNEĞİNİ VAKUR BİR İFADEYLE ANLATIŞINI EN GÜZEL DUYGULARIMLA OKUDUM SEVGİLİ ÇINAR..
VE SANA HAYRAN OLDUM..
İNAN BANA BU YAZIN BİN HATİM İNDİRMEYE BEDELDİR..

Çınar dedi ki...

Zeugma'm; çok teşekkürler canım ne güzel sözler söylemişsin babam ve benimle ilgili. Biliyor musun, Babam hayatta olsaydı ve sizlerin yorumlarını ona okusaydım, nasıl da sizleri tanımak ister ve hepinize tek tek selam yollayıp sevgilerini gönderirdi. Çünkü bütün arkadaşlarımı çok sever eve gelen her arkadaşımla uzun uzun sohbetler ederdi. Kızlar da bundan pek mutlu olurlardı:)

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Nur'cum; sizleri üzdüğüm için çok üzgünüm ama bu babalar gününde ziyaretine gidemeyeceğim Babamın. Uzun süredir de gidemiyorum. Çok duygusalım bu nedenle. Oysa onun ve Annemin mezarının başucunda oturup olanı biteni anlatmak bana çok huzur veriyor.

Sevgiler canım, Eşinin babalar günü kutlu olsun

Çınar dedi ki...

cenebaz'ım; çok teşekkürler canım. Evet çok erkek kaybettik Babamı, tam rahat edeceği dönemdi.

Eşinin babalar günü kutlu olsun.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Sittirella'm; teşekkürler canım. Özür dilerim seni ağlattığım için. Sana kolilerle mendil feda olsun ama söz ver, mutluluk gözyaşlarını sileceksin:)

Sevgiler

Çınar dedi ki...

JİVAGO; ne güzel sözler bunlar Sevgili Jivago. Çok teşekkürler.

Biz de sizin babalar gününüzü kutluyoruz.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

hasret senfonileri; Sevgili hocam, güzel sözlerinizle onurlandırdınız beni. E birazcık ta şımardım diyebilirim:)

"İNAN BANA BU YAZIN BİN HATİM İNDİRMEYE BEDELDİR." demişsiniz ya, haklısınız hocam çünkü Babam için öyle güzel sözler söyleyip öyle güzel dualar ettiniz siz ve diğer arkadaşlarım.
Ve eğer hisettmişse BABAM BUGÜN ÇOK MUTLUDUR...

Çok teşekkürler

aysegul dedi ki...

:((((
Sevgili Çınar ablacığım,

fazla yazamıyorum yazamıyacağım,
yine kitlendim :((

Merih abının babalar gününü kutlarım.

Sevgilerrr

Çınar dedi ki...

ayşegül'm; üzgünüm canım sizleri üzdüğüm için ama dedim ya bir yorumumda da çok hasas bir dönemdeyim. Çok özlüyorum babamı.

Çok teşekkürler canım

Öptüm

ramazan dedi ki...

Her satırında yeniden yaşadığım hayatım, adım adım, tek tek ve yeniden yaşadım, dönüp dönüp yeniden.
Bendeniz çok duygusal bir insanım, sanırım öğretmenlerin çoğunda var bu. Çocuklarla iç içe yaşadığımızdanmıdır nedir. Zaten bir aydır elim klavyelere varmıyordu, şehit haberlerinden, ağır gündemden.
Şimdi ise bu Mersin sabahında erken saatte baştan yeniden okuyup bitirdim HASAN ÖĞRETMEN'İ. İşte budur. Bir evlat yetiştirmek, O'na hayatı çeşitli DERS'lerle öğretmek ve arkasından sevgiyle, en önemlisi gururla "O benim babamdı" diyen bir evlat bırakmak.
Öğrencilerinin omuzunda gitmek O'na yetmiştir.
Cennet mekanı olsun.
Bir BABA daha ne bekler ki. İyi ki varsınız.
Merih Bey'e de sevgiler selamlar, tabii ki çocuklarınıza da. Siz bu yazıları yazdıkça O bulunduğu yerden mutlu, gülümsüyordur umarım.
Sevgiler.

Çınar dedi ki...

Ramazan Bey; ben de yorumunuzu gözlerim yaşararak okudum. Çok ayrıcalıklı bir meslek öğretmenlik, haklısınız. Küçücük bir çocuğu elinize alıp yoğurup bilgilerle donatım şekil veriyorsunuz ve her biri aslında sizden birşeyler taşıyor hayatı boyunca ve hiç unutulmuyorsunuz hele de ilkokul öğretmenleri,bu çok güzel birşey.

Yazılarınızdan hayat hikayenizin bir parça babamınkine benzediğini biliyorum. Siz de güçlüklerin üstesinden gelmiş (ki anne ve babanız olmadığı halde) üstelik bunu çok güzel başarmışsınız. Ne mutlu size.

Zamanında babama hissettiklerimi ne derecede gösterebilmiştim bilmiyorum ama yıllar geçtikçe her sözünde ne demek istediğini daha iyi anlıyorum.

Eğer hissediyorsa çok mutlu oluyordur eminim. Çünkü babam sevmeyi de sevilmeyi de çok sever bunu göstermekten de hiç kaçınmazdı.

Değerli yorumunuz için çok teşekkürler.

Bizden de tüm ailenize sevgi ve selamlar

Küçük Prens Ali İKİZKAYA dedi ki...

Sevgili Çınar !
Epeyden beridir zorluk çekiyorum yazmakta. Ve insan kızkardeşlerini ihmal etmemeli... Ben bu yüzden senden özür dilerim... İnsan sevildiğini, okunduğunu nasıl anlayacak.. Oysa iki kelime yeter.. Şimdilerde iyi bir okuyucu ve yorumcu olma gayretimin ilki olarak sen kızkardeşten başlayayım dedim. İnsan kendin kusurun bilir.
Babanla övünsen, onun gibi bir insanın kızı olmaktan ne kadar gurur duysan haklısın. Baban gibilerin yok oluşundan bu hallere gelmedik mi zaten. Gözlerim dolarak, Çınar çocuk için onun hanımefendi olması yolundaki mihenk taşını bilmekten sevinç duydum.
Nurlar içinde yatsın. Eminim o da sana sebep olmaktan hep mutluluk duymuştur...
Sevgiyle...

Çınar dedi ki...

Ali Kardeşcim; özür dilemene gerek yok ki. Bilirim vaktin olsa ihmal etmezsin ve bilirim ki yazmasan bile seversin bizleri.

Ne güzel ne onur verici şeyler yazmışsın çok çok teşekkür ederim.

Sevgiler