17 Nisan 2010 Cumartesi

HÜRÜ KADIN ( 5 )



Hürü bir ağacın arkasına sinmiş, nefesini tutmuş, gözlerini kırpmadan yamaçtaki koca çamın altında sarmaş dolaş oturan iki gence bakıyordu gizlice. Öfke, şaşkınlık ve korkuyla karışık duygular içindeydi…

Kumasını hiç böyle gülerken görmemişti. O sessiz,  durgun hatta sünepe halinden eser yoktu. Bambaşka birisi oluvermişti kadın. 'Ne kadar mutlu...' diye düşündü...  Gözlerindeki ışıltıyı bulunduğu yerden görebiliyordu sanki. Ya delikanlı... Narin bir çiçeği okşar gibi okşuyordu genç kadının saçlarını. Bu dünyadan çok uzak, apayrı bir alemde yalnızca ikisi var gibiydiler. Ne yapacağını bilemeden, birbirinin gözlerinin içine bakan iki genci izledi sessizce.

Delikanlı genç kadınla bir süre de ayakta, el ele, fısır fısır konuştuktan sonra vedalaşıp, koşarak uzaklaştı. Hürü saklandığı ağacın arkasından çıkıp bir panter gibi 
atladı; yazmasını bağlayıp, üstünü başını çırpıştırarak düzeltmeye çalışan kumasının üstüne.

 "Seni şırfıntı seni! Yürü..." diyerek  kolundan yakaladığı gibi peşinden yokuş aşağı sürüklemeye başladı. Neye uğradığını şaşıran kuması bir taraftan ağlıyor, bir taraftan yalvarıyordu. 

"Ablam kurban olayım, biraz dur. Bir anlatayım. Bildiğin gibi değil. Kötü bir şey yapmadım ben."
 "Kocan olacak o p… anlatırsın yürü." 
Kadını peşi sıra sürüklerken bir yandan da, kaderine, başına gelenlere söylenip isyan ediyordu. Derenin kenarına geldiklerinde soluk soluğa kalan Hürü duraksadı. Derin bir nefes aldı. Elini beline koyup, ağlamaya devam eden kumasına baktı gözlerinden ateş saçarak. 
"Kes artık ağlamayı. Utanmıyorsun değil mi?" dedi. 
"Gözünü seveyim ablam, bir otur şuraya. Anlatırsan öldürür beni o herif. Babamın evine yollasa, babam öldürür."

 Hürü eteklerini toplayıp bir taşın üstüne bıraktı kendini. Yüreği göğüs kafesini parçalayacakmış gibi atıyordu soluk alıp verirken. Kendine gelip, sakinleşene kadar karşı kıyıdaki sazlıkların, ağaçların derenin üstüne uzanan gölgelerine dikti gözlerini. İki kadının ruhunda kopan fırtınalara tezat bir dinginlikle akıp gidiyordu nehir. Sonunda denizine kavuşacaktı, biliyordu... Hiç acelesi yoktu. Ya da buhar olup karışacaktı bulutlara. Farklı bir şey yapması gerekmiyordu, akmaktan başka...

Öylece hiç kımıldamadan oturdu uzun süre Hürü. Baş ucunda ürkek, dal gibi titreyip duran kuması da oturdu neden sonra dizinin dibine. Başını yerden kaldırmadan, başladı anlatmaya. 
"Ben... Senin bu kocana gönül rızasıyla varmadım abla. Babam zorla verdi. Ben Ahmet’i çok önceden beri seviyorum." 
 Hürü öfkeyle, "Tuu! Utanmaz... Seviyormuş."
" Askere gitmeden önce kavilleştik, dönünce beni isteyecekti." diye devam etti duymazdan gelerek. 
"Ondan başkasına yar olmayacağıma yemin etmiştim giderken ama senin kocan olacak it, orada burada yolumu çevirip beni babamdan isteyeceğini söylüyordu. Nereye gitsem peşime düşer oldu. Senin bir şeyden haberin yok. Fadik Teyze’ye, benim O'nda gönlüm olduğunu söyletmiş Babama. Yalan... Anama, yalan söylüyor, benim gönlüm Ahmet’te desem de lafımı dinletemedim… Biliyorsun ağzı iyi laf yapar kör olasıcanın. Babamı kandırdı. Sulaktaki tarlayı da başlık parası olarak verince Babam ne gözümün yaşına, ne öldürürüm kendimi tehditlerime aldırmadı bile. Zorla, bu babam olacak yaştaki adama sattı beni. Senin canın ne kadar yandıysa, ben o eve gelin gelince benim canım da o kadar yandı Abla. Ya Ahmet... O'nun canı hiç yanmadı mı sanırsın. Askerden geldiğinde, ben senden geçmem kaçıracağım dediydi ama hamileydim yüz vermedim. Ben evliyim artık. Bırak peşimi dedim. Mendebur herif  o gece beni dövdüğünde çocuğumu düşürdüğümü duymuş Ahmet… Kaçmaya karar verdik Abla. Engel olma. Biz sevdalıyız birbirimize..."  
Hürü’nün önünde diz çöktü genç kadın. Gözlerini gözlerine dikti. Sicim gibi yaşlar döküyordu. 
"Sen de bilirsin sevdalanmak nasıl bir şeydir. Ananı Babanı hiçe saymış kaçmışsın buna." 
"Hıh!" dedi Hürü "Kaçtım da iyi halt ettim. Hem… Daha çocuktum ben, biliyor muydum neyin ne olduğunu sanki..."
 "Şu haline bak be ablam... Daha otuzunda bile değilsin. Suratın kurak tarlaya dönmüş. Daha kendin bebeyken elin iki tane bebesini büyütmüşsün, dört tane de kendinin… Ben de mi gireyim kara toprağa yaşarken..?"

Ani bir hareketle yerinden kalktı Hürü, “yürü” dedi, sakin incinmiş bir ses tonuyla... İki kadın hiç konuşmadan başları önde yanyana geldiler köye…

nurten y tartaç

17.04.2010

DEVAMI VAR…

12 yorum:

aslan dedi ki...

Çınar hanım, bütün heyecanıyla öykü devam ediyor. Sonucunu büyük bir merakla bekliyorum. Ailece iyi hafta sonları dilerim.

Dostlukla...

Çınar dedi ki...

Aslan Bey; teşekkürler

Size ve ailenize de iyi bir hafta sonu olsun.

Sevgiler

aysema dedi ki...

Eeee sonra!

Çınar dedi ki...

aysema'm; :)))

Sevgiler canım

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Hürü'nün ve kumanın hayat hikayeleri roman gibi.Bunu anlatan siz olunca daha bir destan gibi sevgili
Çınar hanım. Sonrasını bekliyoruz. İyi pazarlar dilerim. Sevgilerimle

Çınar dedi ki...

JİVAGO, teşekkürler, sonunda şımarıcam söyliim:)

Size de iyi pazarlar

Sevgiler

Zeugma dedi ki...

Kuması da Hürü de birbirinden şaşkın:)
Bakalım neler olacak eve gidince. Dayak yoktur inşallah..
Ama sakın yazma..Ben kendi kendime konuşuyorum :))
Kalemine kuvvet Çınarcım..

Sevgiler...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Toplu okumak iyi oluyormuş,birmesede en azından yarıyı geçmiş sayılırım.
Eski yazgılar bu gün yine de var sanırım. 70 yıl önce diyorsun ama bugün anadoluda aynısını yaşayan çok kadın vardır.
Yaşanmış bir öyküyü güzel anlatımın daha da çekici hale getirmiş arayı açma Çınar'cım.
Sevgilerimle...

Çınar dedi ki...

Zeugma'm; :)))))) söylemeeemmm söylemem

Sevgiler canım

Çınar dedi ki...

Nur'cum; Anadolu kadınının yazgısında değişen pek birşey yok gibi görünüyor bakıldığında. Değişim için eğitim şart, bu da kimsenin işine gelmiyor. Bir kadının eğitilmesi çocukların eğitilmesi bu ise ülkenin gelişmesi anlamını taşır. Eğitimli ülke gelişmiş refah içinde bir ülke demektir. Böyle bir ülkeyi hiç bir güç istediği tarafa çekemez koyun gibi. Bu kimin işine gelir ki ??? E böyle olunca da, kadınlar ezilecek buna bağlı olarak, ülke cahil ve yoksul kalmaya devam edecektir, iç ve dış güçlerin ülke üzerindeki emellerini rahatça gerçekleştirebilmeleri için:(((

Sevgiler canım

aysegul dedi ki...

Canım Çınar ablacığım,en baştan beri
öykülerinizi okudum. Off yaa ben çok
şapşalişkoyum.Yorum yazdım sanıodum,
şimdi bakınca yazmadığımı gordum.
Bıtınce hepsıne uzun bı yorum yazarım.

Seni cok ama çok sevıyorum,bılıyorsun
dımı.Opuyorum.

Sevgılerrr

Çınar dedi ki...

ayşegül'üm; aaa öyle söyleme kendine lütfen. Bazen ben de yapıyorum, yorum yazdım sanıyorum ama sonra yazmadığımı farkediyorum.

Ben de seni seviyorum biliyorsun di mi?

Öptüm canım