20 Temmuz 2009 Pazartesi

KOLSUZ BEBEK


      KOLSUZ BEBEK
İlkokul ikinci ya da üçüncü sınıftayken okulun kitaplığından okumak için eski bir resimli çocuk hikaye kitabı almıştım.
Kitabın bir sayfasında hikaye anlatılıyor diğer sayfasında anlatılan kısım resmediliyordu.
‘KOLSUZ BEBEK’ ti’ ismi.
Hikayede bir aile ve ailenin de gözbebekleri beş altı yaşlarında bir kızları vardı.
İlk görselde çocuk ağlayarak annesine koşuyordu.
Çünkü oynarken bebeğinin kolunu yerinden çıkarmıştı.
Anne uğraşıyor ama bebeğin kolunu yerine oturtamıyordu. Çocuk oyuncak bebeğini o kadar seviyordu ki, bir elinden bebeğini, öteki elinden bebeğinin kolunu hiç bırakmıyordu. Diğer oyuncaklarının yüzüne bile bakmıyor hep kolsuz bebeğiyle oynuyordu.
İşte hikayede olaylar kurgusu ve çizgi resimler böyle böyle gelişerek devam ederken...
Bir gün çocuk evlerinin önündeki kum tepeciğinin üstünde oynarken kaçırılıyor. Kimse nasıl olduğunu bilmiyor. Aile perişan. Aramadık yer bırakmıyorlar ama bir türlü bulamıyorlar kızlarını.
Anne hasta olup yataklara düşüyor. Yemeden içmeden kesiliyor.
Baba hiç umudunu yitirmemiş, kızını her yerde aramaya devam ediyor.
Aradan üç dört yıl geçiyor. Bu arada annenin yaşadığı acılar, babanın kızını bulmak için verdiği uğraş anlatılıyor kitapta.
Baba her zamanki gibi yine kızını aramak için yollara düştüğünde, bir mahalleden geçerken bir evin kapısının önünde elinde kızlarının çok sevdiği kolsuz bebekle, kızlarına çok benzeyen bir kız çocuğu görüyor.
*****
Kitabın bundan sonraki sayfaları yırtılmıştı.
Hikayenin devamını hiç öğrenemedim.
...........
Yine o yaz babam bana bir oyuncak bebek almıştı. Çok güzeldi. Gözlerini açıp kapatıyordu yatırıp, kaldırdıkça.
“Ne var ki bunda ?” demeyin. O zamanlar herkesin öyle gözlerini açıp kapayan bebeği yoktu. Kolu bacağı oynayan bebekler yeni çıkmıştı. Belki vardı ben görmemiştim. Benim ilk gelişmiş bebeğimdi o. Çok kıymetliydi bu yüzden.
Annem bebeğime güzel bir elbise dikmiş, boynuna da bir fular yapmıştı aynı kumaştan. Bebeğim gözlerini açıp kapatsın diye oradan oraya yatırıp kaldırıyordum hızlı hızlı. Yetmedi, atabildiğim kadar havaya atıp atıp tutmaya başladım. Sonunda kolunun tekini yerinden çıkardım.
Önce başladım ağlamaya, “kolu koptu” diye.
Annem kolu yerine oturtmak istediğinde birden ‘Kolsuz Bebek’ hikayesi geldi aklıma.
“ Yaptırmam da yaptırmam” diye tutturdum bu kez de. Uzun süre tek kolunu taktırmadan oynadım bebeğimle.
Düşünün artık ne denli etkisi altında kalmışım hikayenin.
Yedi sekiz yaşlarımdayken okuduğum bu resimli hikayeyi hiç unutamadım. Hayatım boyunca yüzlerce kitap okumuşumdur. Tam bir kitap kurduyum. Ama o hikayeden aldığım keyfi başka hiçbir romanda bulamadım. Ve sonunu hep merak ettim.
Gözlerimin önünde bir evin kapısının önünde, elinde kolsuz oyuncak bebeğiyle duran bir kız çocuğu…
Aradan bir ömür geçti. Ben hala meraktayım.
Hala her kitapçıya gittiğimde onun devamı gibi olabilecek benzer bir kitap bulabilir miyim diye bakınırım çocuk kitapları bölümüne.
***

nurten y tartaç
20 Temmuz 2009
Kemalettin Tuğcu'nun alttaki Kolsuz Bebek Kitabıyla ilgisi yoktu benim okuduğum hikayenin.
Ya da hayalimde konuyu canımın istediği gibi değiştirerek o yaşımda mı yazmaya başlamıştım acaba bilmiyorum 🙂 🤔😜
Bir 1 kişi ve şunu diyen bir yazı 'KOLSUZ BEBEK' görseli olabilir

47 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Hay Allah Çınar, benim de tam buna benzer bir hikayem vardır, hatırlattın bana yıllar sonra. Küçükken Çocuk Haftası adında bir dergi alırdım. Orada Spor Ruhu diye bir çizgi roman tefrikası başlamıştı. Horas Vimpıl adında olimpiyatlara hazırlanan bir sporcuyu anlatıyordu. Her dalda antrenman yapıp dururdu Horas, merakla izliyordum olimpiyatlara katılacak mı diye, dergi pat diye yayın hayatına son verdi. Yıllar yıllar geçti, son sayının son karesindeki yazı hiç aklımdan çıkmaz: "Çekingen Horas, bir harikadır." senin Kolsuz Bebek gibi ben de Horas'ın sonunu merak eder dururum yıllardır:)

Gülen Tezer dedi ki...

Hiç bizi düşünmezler zaten. Onlar için bizim değerimiz ancak bu kadar :( Kolsuz bebek ve Leylakdalı'nın öyküsü; her ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Önce öykünün içine dahil et, sonra öykünün içindeki bizi bırak git :( Ben Tommik ve Texas'ları neyseki kendi isteğimle bıraktım :P
Kınadım feci biçimde..

Çınar bir rica; kelime doğrulamayı kaldırıverseniz ne iyi olurdu?

ramazan dedi ki...

hikayenin sonunu siz tamamlayın olmaz mı.gönlünüze göre.daha iyi değil mi.biz sınıflarda bunu çok yaptırırdık.bir hikayeyi yarısına kadar okur devamını siz tamamlayın derdik öğrencilerimize.böyle yapın bence.sonuçlardan da eğilim tespiti yapardık.hayata olumlu bakanlar olumlu bitirirdi hikayeyi.sıkıntı çekenler de olumsuz.olumlu bitsin hikayeleriniz.sevgiler.

Asuman Yelen dedi ki...

Yeni yeni okumanın tadına varan bir çocuk için ne kadar heves kırıcı bir durum. Okumaktan soğuyabilirdin de.
Utanmasam bu yaşta ben kafaya takacağım küçük kızın akibatini.
Hiç başıma gelmedi böyle bir şey. Çocuk çınar için üzüldüm doğrusu:((
Neyseki bu senin kitap kurdu olmanı engellememiş.

Çınar dedi ki...

Sevgili Leylak Dalı; Hikayeler çok güzeldi de biz o nedenle mi unutamadık, yoksa sadece çocukluğumuza özlem mi bu, bilmiyorum.
Bir hikayenin son karesinde takılı kalmış tek kişi ben olmadığıma sevindim:))

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Sevgili Gülen; Biz( kardeşim ve ben) Teksas Tommiks leri kendi isteğimizle bırakamamıştık ne yazık ki. Babam yardımcı oluyordu zaman zaman. Kitapları toplayıp bahçeye yığmak ve hepsini ateşe vermek konusunda:))
Daha sonraları anladım tabi bu kitapların da Amerikan politikası ve tuzağının sonucu olarak dünyaya yayılmış olduğunu .
Kızılderililer vahşi ve acımasız beyazlarsa hep masum gösteriliyordu hikayelerde.
Kelime doğrulamayı kaldırdım canım:)

Sevgiler.

Çınar dedi ki...

Sevgili Gülen; Biz( kardeşim ve ben) Teksas Tommiks leri kendi isteğimizle bırakamamıştık ne yazık ki. Babam yardımcı oluyordu zaman zaman. Kitapları toplayıp bahçeye yığmak ve hepsini ateşe vermek konusunda:))
Daha sonraları anladım tabi bu kitapların da Amerikan politikası ve tuzağının sonucu olarak dünyaya yayılmış olduğunu .
Kızılderililer vahşi ve acımasız beyazlarsa hep masum gösteriliyordu hikayelerde.
Kelime doğrulamayı kaldırdım canım:)

Sevgiler.

Çınar dedi ki...

Ramazan Bey; neden olmasın. Ya da yazıyı okuyan arkadaşlar kendi düşündükleri sonu yazsalar yorumlarında, ne güzel olur değil mi?
Hatta ben hemen bir ilave yapıyorum yazıma bu konuda.

Teşekkürler verdiğiniz fikir için.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Canım benim; teşekkürler yorumun için.

Bu hikayeye bir son düşünüp yorum yazar mısın bana? çok mutlu olurum.

Sevgiler

ELİF dedi ki...

Bence o kapıda gördüğü kız onun kızı ama emin olmak için annesine ve babasına sorar,onlarda bizim kızımız deyince umudu kesmek zorunda kalır ama içindede bir şüpheyle birlikte...
Gizliden aileyi izlemeye alır,birgün karşılastıgı bir diyalog,onu şaşırtır ve gercekte ,o kapının önündeki kız onun kızı çıkar..
Diyalog da şöyle;kADININ ÖZ KIZI KOLSUZ KIZIN TOPUNU İSTER VE KOLSUZ KIZ BEN OYNUYORUM ŞU AN VEREMEM DER VE NASIL VEREMEZSİN SEN DİYE ONU YAKA PAÇA DÖVMEYE BAŞLAR.gÖZLERİ YAŞLI BABASI (öz)
KÖŞE BASINA BU OLAYA ŞAHİT OLDUKTAN SONRA,ANLAR ONLARIN ÖZ KIZLARI OLMADIGINI VE İÇİNE GÖZYAŞLARINI AKITARAK OLAYA MÜDAHALE EDEMEZ....

Çınar dedi ki...

Elif...den; teşekkürler canım, yazdığın son için.
O kız , kızları değilse aramaya devam edecektir baba. Yani hikayemiz bitmecek:)

Sevgiler

sünter dedi ki...

Sevgili cinar,
Hikayenin sonunu ögrenseydin, belkide coktan unutmus olacaktin. Acaba yarim kalan seyler zihnimizi daha fazla mi mesgul ediyor?
Sevgiler

Çınar dedi ki...

sünter; Çok haklısın. Başlamış bitmiş diğer şeyler gibi zihnimin derinliklerinde kaybolup gidecekti.

Ne güzel yazmışsın. Doğru,'yarım kalan şeyler' zihnimizi daha fazla hatta daima meşgul ediyor.

Sevgiler.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Bu öykünün güzel bitmesi hepimizi sevindirir sanırım.
Senle yaşayan bu öyküyü unutmaman, kolu çıkan bebeğinle bir bütünlük oluşturmuş, unutulması imkansız.
Yıllar sonra bile tazeliğini koruyan anılar ne güzeldir!
Sevgilerimle...

Çınar dedi ki...

Nur; canım, umarım güzel bitmiştir öykü:)

Keşke tüm anılarımızı gülümseyerek hatırlayabilsek.

Sevgiler

ERDIL dedi ki...

Sn.Cinar hepimizin yasaminda kaybolmus sayfalar yokmu...
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=30077
Kaleminize saglik.
Saygilarla.

Asuman Yelen dedi ki...

Hay Allah Çınar, dünden beri senin masala bir son bulmak için uğraşıyorum. Bu benim kanlı canlı arkadaşlarımın yaşadıklarını toparlamaya benzemiyor.
Bir bakalım. Baba tam kızı görmüşken, kapıdan çıkan bir kadın "yine mi o kırık bebek, körolmayasıca. Yürü, camlar silinecek" diyerek bebeği yere atar ve kızı içeri sürükler. Baba üzgün ve şaşkın bebeği alır. Anneye gösterir. Bebeği görüp inceleyen anne, onun kızının bebeği olduğundan emin olacağı bazı işaretler görür.(bir çentik, bir leke olabilir.) Birlikte eve giderler. Aile önce onları içeri almak istemez. Sonra kız ortaya çıkar. Onları hemen tanır ve kollarına atılır.Polis çağırırız tehdidiyle aileyi korkutur, kızlarıyla birlikte mutlu mesut evlerine dönerler. Pek sürpriz bir şey olmadı ama, bir şekilde bitirmezsek, bütün arkadaşların tabii ben de uykusuz kalacağız.
Herkese iyi uykular...

Çınar dedi ki...

Erdil Bey; Evet haklısınız,hepimizin yaşamında var kaybolmuş sayfalar.

Küçük hikayenizi okudum, teşekkürler.

Sevgi ile kalın

Çınar dedi ki...

Asuman; canım, seni düşündürüp yormuşum afedersin:) Hikaye için teşekkürler. Bak, ne güzel mutlu sona ulaştırdın bizi:)

Sevgiler

Asuman Yelen dedi ki...

Çınar'cığım. Ben şakacıktan sitem etmiştim. Umarım ciddiye almadın. Daha enteresan bir şey aradım ama, tabii çocuk masalı neticede. Diyeceğim, benim için zevkti:))) Tekrar görüşmek üzere. Sevgiler...

Çınar dedi ki...

Asuman Yelen ; Canım, olur mu? tabi ki ben de şaka yaptım. Sonuç olarak eğleniyoruz. Hiç ciddiye almadım. Üzülme:)

Sevgiler canım

Asuman Yelen dedi ki...

Bu arada "yarım kalan şeyler" teması üzerine çok şeyler yazılabilir. Yaşamlarımız böyle şeylerle dolu.
Tekrar iyi şeyler :))) geceler.

Çınar dedi ki...

Asuman;
Sana da iyi geceler:)))

zühre dedi ki...

teşekkürr

Çınar dedi ki...

Motali; ben teşekkür ederim

ramazan dedi ki...

valla ne iyi oldu.ortaya bir fikir attım,bir sürü arkadaş yorum yaptı.işte paylaşım bu.ne güzel.çok mutlu oldum.
sevgiler.

sufi dedi ki...

Kolsuz bebeğiyle kız çocuğu yerde sürüklenerek iki adam tarafından götürülürken, küçük kız bağıramıyordu ağlamaktan.Bebeğine birşey olmasın diye iyice bağrına bastırarak tutuyor, taşlara toprağa sürten bacaklarının dizlerinin acısını duymuyordu bile.Neden sonra bir atlı arabanın arka kasasına atılan kız elbisesinin kan içinde kaldığını gördü bebeğine sarılıp onun mutlu gülümsemesiyle gülümsedi.Çok şükür ona bir şey olmamıştı.Arabanın arkasında uyuya kaldı.Neden sonra bağırışlarla gözünü açtığında şefkat ve sevgiyle ona bakan birçift kadın gözü gördü.Aynı annesi gibi bakıyordu o gözler.Titreyerek ellerini ona uzattı kadın................


Devamını sizlerden bekliyoruz!Sevgiler.

Çınar dedi ki...

Ramazan Bey; evet çok güzel bir paylaşım oldu teşekkürler.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Sufi; Yoksa, kaçıranlar yakalanmıştı da, kız uyandığında annesini mi görmüştü karşısında...

Ayy; bak şimdi daha heyecanlı oldu. bu hikayeyi siz benden iyi bitireceksiniz gibi geliyor.

Sonunuda getirin lütfennn!!!

Sevgiler

Yazmak Keyiftir dedi ki...

Epey aklımı yordum ama bir son bulamadım. Belki en iyisi senin aklında kaldığı gibi olanı. Öyle kapı önünde. O kare unutulmaz yapmış. Öyle koru ve öyle kalsın sende ve bizde.

Çınar dedi ki...

Ali Bey; Haklısınız. Çok teşekkürler yorumunuz ve zaman ayırıp düşündüğünüz için:)

Sevgiler

balböcükleri dedi ki...

araştırsan biraz bulamazmısın o kitabı.öyle güzel anlatmışsınki bende merak ettim.sonunda sanki o bebekle alakalı bişey çıkacak.benimde gözleri açılıp kapanan bir bebeğim vardı.allmanyadan gelmişti.annem kız kardeşimi doğuma gittiğinde onunla uyumuştum.ve nasıl olduysa onu saklamayı başardım.27 yaşında 2 çocuk annesiyim ve bebeğimle çocuklarım oynuyor artık.kolay kolay bişeyi saklayabilen biri değilimde ondan bu övünmem.görüşmek dileğiyle,sevgiler

balböcükleri dedi ki...

araştırsan biraz bulamazmısın o kitabı.öyle güzel anlatmışsınki bende merak ettim.sonunda sanki o bebekle alakalı bişey çıkacak.benimde gözleri açılıp kapanan bir bebeğim vardı.allmanyadan gelmişti.annem kız kardeşimi doğuma gittiğinde onunla uyumuştum.ve nasıl olduysa onu saklamayı başardım.27 yaşında 2 çocuk annesiyim ve bebeğimle çocuklarım oynuyor artık.kolay kolay bişeyi saklayabilen biri değilimde ondan bu övünmem.görüşmek dileğiyle,sevgiler

Çınar dedi ki...

Serpil; Hoşgeldin canım, Kitapçılara gittiğimde aklıma gelir bazen, bakarım ama hiç ratlamadım. Zaten çok yıllar öncesinde okumuştum bulmam mümkün değil sanırım.

Sevgiler

Hayalbemol dedi ki...

Hüzün de gereklidir, mutluluk da. Hüzünden mutluluk adına pay çıkarabildiğimiz gibi, mutluluğu korumak da hayat için esastır.
Demek isterim ki, ramazan bey önerisinde doğru cümleler kurmuş. Anımsanmayan veya silik hatıralar, akılda sonuçsuz kalmamalı. Kolsuz bebek beni nedense biraz fazla duygulandırdı, yoğun günler yaşıyor olduğumdan olsa gerek... Sevgiler Çınar.

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

bence bu senin etki alanın :)
sen yazmalı,
sen yön vermelisin sonuna.
HOŞ BAZEN HİÇ SONU OLMUYOR BAZI HİKAYELERİN !
hadi sonunu sen yaz biz okuyalım sevgili çınarcığım

Çınar dedi ki...

Sevgili Emre; Umarım yaşadığın yoğunluk, can sıkıcı nedenlerden kaynaklanmıyordur ve Dilerim ki sonucu istediğin gibi olur.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

birdutmasalı'm; Teşekkürler canım. Deneyeceğim...

Sevgiler

guguk kuşu dedi ki...

Kolsuz Bebek
Kemalettin Tuğcu
Erdem Yayınları

heyyy çınarcım bu olmasın kitabın bi araştırsana googledan.

Çınar dedi ki...

guguk kuşum'm; Araştırdım, Kemalettin Tuğcu'nun Kolsuz Bebek hikayesi var ama konusunu bulamıyorum, bir de, kitabın basım tarihi 1999. Ben çook daha önce okumuştum bu hikayeyi.

Sevgiler

Zeugma dedi ki...

Konu bana çok ilginç geldi.
Gelip gidip en az senin kadar merakla bekliyorum sonucunu sevgili Çınar.
Ama hala sonuca ulaşamamışsınız. Benim aklıma da hiçbir şey gelmiyor ki.
Sanırım kitabı bulmadan emin olamayacağız :)
Sevgiyle..

Çınar dedi ki...

Zeugma; :) Canım benim, bu böyle olmuyor. Ben çıkıp bir daha bakayıp büyük kitapçılara. Oldu oldu,olmadı oturup bir son yazayıp bari,becerebilirsem:)

Sevgiler

hepsusluydum dedi ki...

Merhaba Çınar, sayfama ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkürler..

Hikayeye gelince ben diyorum ki böylece bırakalım...Unutulur yoksa..
Sevgilerimle Zehr@

Çınar dedi ki...

hepsusluydum, Sen de hoşgeldin bloğuma.
Önerin için çok teşekkürler ama ben devamını yazmaya başladım bile:))

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Sevgili Zehra; Ayrıca kameryanıza böğürtlenlerinize,bahçenize bayıldım bir kez daha söylemeden geçemeyeceğim. Mutlulukla oturun.

İyi Geceler

Adsız dedi ki...

Kitaplar yazarlari oldukten cok sonra dahi basilabilir (bkz. Shakespeare), hem de pek cok kez. Bu yuzden 1999 yilinda basilmis olmasi bunun sizin okudugunuz kitap olmadigini gostermez. Kemalettin Tugcu 1903-1996 yillari arasinda yasamistir.

Çınar dedi ki...

Adsız; Biliyorum.
Evet haklısınız. Belki de 1964-65 yıllarında okuduğum o kitap, K Tuğcu'nundu. Ama ben, değildir diye düşünüyorum çünkü, Benim okuduğum kitap resimli roman biçimindeydi. Yine de olabilir tabi.

Sevgiler