27 Temmuz 2009 Pazartesi

KOLSUZ BEBEK - 3 -


image


           Henüz oturmuştu masasına ki, müdür cam bölmenin kapısını açıp seslendi “Levent ! Odama gel.”
           “Hayırdır..?  sabah sabah”  Diye söylene söylene gitti müdürün odasına.

           "Çingenelerle ilgili bir yazı dizisi hazırlamanı istiyorum senden. İstediğin gibi çalışmakta serbestsin. Günlük yaşantıları, alışkanlıkları, kavgaları, aşkları. Kısacası her yönüyle ilgi çekecek güzel bir araştırma olmalı. Bilirim sen pek seversin onları. Hadi göreyim seni."  Gevrek gevrek güldü müdür, göbeğini hoplatarak.
            
Levent, yıllar önce kaçırılan bir çocuğun, bundan 5-6 yıl önce bir çingene kadının yanında görülmesi üzerine, gazetesi tarafından bu olayı araştırmakla görevlendirilmişti. Olayla ilgili bir ipucu bulmak umuduyla çingenelerin içine girmiş, sofralarına oturmuş, kısa bir süre onlarla kalmıştı.
            Çocuğu kaçıranları bulamamış ama tamamen doğal yaşayan, toplumun itelediği, hırsızlık, kapkaç, dolandırıcılık ve her tür kötülükle birlikte anılan bu insanları yakından gözlemlemişti. Ne kadar içten, neşeli, yerinde duramayan kıvrak, dostu için canını vermeye hazır, öfkesini de aşkını da en uç noktalarda yaşayan insanlar olduklarını hayretle, bazen gıptayla izlemişti. Bu sonraları gazetede arkadaşlarının alay konusu bile olmuştu. 'Çingene Levent' lakabı yeni yeni unutuluyordu.
           O zamanlar mesleğe yeni başlamıştı. idealist heyecanlı gözünü budaktan sakınmaz genç gazeteci, hemen amirlerinin dikkatini geçmişti.
           Değişik ilginç haberler peşinde koşmayı seviyordu. Hemen hazırlıklara başladı. Bu sefer Trakya bölgesinde yapacaktı araştırmalarını.
***
           Uzaktan yemyeşil bir arazinin ortasına kurulmuş çadırları, karavanları görünce burada kalmaya karar verdi.
           Yanlarına doğru gelmekte olan adamı gören çoluk çocuk herkes o tarafa bakıyordu merakla.
           Onlara karşı özel bir sevgisi, sempatisi olduğu izlenimini bırakması, zor olsa da kendini kabul ettirdi bu topluluğa. Bir minder verdiler altına ve etrafını çevirdiler, meraklı gözlerini üstüne dikerek.
           Levent, tüm sevimliliğiyle onları kazanma çalışmalarına devam ederken bir yandan da etrafı inceliyordu.
           Her yaştan birçok çocuk oynuyordu  çevrede, kavurucu sıcaktan hiç etkilenmeden.  Hepsinin ayakları çıplaktı, bazıları tamamen çıplaktı küçük çocukların. Çadırdan çadıra gerilmiş iplerin arasında, asılmış çamaşırlara dolanarak neşeyle koşuşturuyorlardı.
           Biraz ileride at arabalarının yanındaki atlar boyunlarına takılmış torbalardan yemlerini yiyorlardı homurdanarak.
           Bir kadın karavanın gölgesine sığınmış, etrafa aldırış etmeden göğsü ortada bebesini emziriyordu, daha yeni yürüdüğü anlaşılan diğerini kolundan tutup dizine yatırmaya uğraşırken.
           Aradan geçen birkaç saat hem Levent’in manzaraya alışmasına hem de ev sahiplerinin konuklarını sevmesine ve güvenmesine yetmişti.
           Sofralarına buyur ettiler konuklarını. Yemek düz bir yere konmuş, üç büyük taşın arasında kuru ağaç dallarıyla yaktıkları ocakta pişmişti.
            Yere ne renk olduğu anlaşılmayan büyük kalın örtüler serildi. Bir kaç sofra oluşturuldu. Grubun en saygınlarının oturduğu sofraya oturdu Levent. 
           Ufak bir tereddüt ve hafif bir mide bulantısından sonra gözünü kapatıp ekmeğini daldırdı, ortaya konan ne olduğunu keşfe çalıştığı yemeğe. Ardından diğerleri de aynı kaba daldırdı ekmeklerini. Çok kötü şartlar altında, çok iyi yaşıyorlarmış gibiydiler. Mutlu görünüyorlardı.
 
           Ertesi sabah bir gürültüyle uyandı Levent. Karavandan dışarı çıktı, gözlerini ovuşturarak. Kampın ortasında iki genç kıyasıya kavga ediyorlardı. Diğerleri etrafını sarmıştı gençlerin. Çığlıklar, alkışlar, kahkahalarla izliyorlardı onları. Bir oyun sandı önce ama değildi. Esmer, iri yarı, kirli sakallı genç elindeki iki tarafı sivri keskin çakıyla diğerini yaralamıştı. Hafif bir sıyrıktı ama Levent’in yüreğini ağzına getirmeye yetmişti. Ne olduğunu öğrenmek istedi. “Boş ver agam...” dedi, sayılan biri olduğunu anladığı yaşlı çingene. Fazla üsteleyemedi.

           Üç gündür buradaydı Levent. Oldukça ilginç bilgiler edinmişti çingeneler hakkında. Gölge bir yer bulmuş notlarını yazıyordu.
           Karşı çadırın önünde oturan genç kız dikkatini çekti. Geldiğinden beri sürekli bakıyordu ürkek ürkek. Simsiyah saçları, kömür gibi kapkara gözleri vardı. 14 –15 yaşlarında olmalıydı. "Ne kadar güzel..." dedi kendi kendine. "Biraz bakımlı olsa…"
           Bir şey mi söylemek istiyordu…? Hafifçe gülümsedi genç kıza, başını eğerek selam verir gibi. Evet… işte bu tarafa geliyor…
           Kız ürkek tedirgin ona doğru yaklaşıyordu…


nurten y tartaç


                                                             Devamı Var…

23 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Haydi bacım iyi gidiyor, tam yerinde kesiyorsun yani, gerilim dozunda. süper beklemeye aldık kendimizi:))

NALAN dedi ki...

devam devam devam ....
:):):):)

Çınar dedi ki...

Leylak Dalım; :)) Az kaldı bacım. Çok uzun yazıp sıkmayayım dedim. Gerçi yazdıkça uzayabilir de bilemiyorum:))

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Nalan; :)))) taşekkürler canım benim

ramazan dedi ki...

Türk çocuk edebiyatına bir yazar katılmak üzere gibi geliyor bana.Umarım yanılmam.Zira çok ihtiyaç var bu alana.Yıllarca sıkıntısın çektiğimiz,öğrencilerimize tavsiye edecek kitap bulamadığımız günler geliyor aklıma.
Sayfaları kopmuş bir kitaptan yola çıkarak oluşmaya başlayan bu hikaye çok güzel.
Benzelerini bekliyor,daha fazla yazınız,daha fazla yazınız diyorum.
Sevgiler.

Asuman Yelen dedi ki...

Sabah başlığı gördüm, meraklandım ama temizlik vardı şimdi oturabildim masama.Ramazan Bey'e katılıyorum.Çok iyi bir yazar çıkıyor edebiyat arenasına. Naçizane bir tavsiyem var sakın kısa kesme.Zevkle okunacağından eminim. Ben de eynı kaygılarla kısa kestim. Bütün arkadaşlarım telefon açıp kınadılar.Geniş başlayıp dar bitirdin dediler. (ne demekse) Ben kendi adıma zevkle izleyeceğim.
Sevgiyla kal...

Çınar dedi ki...

Ramazan Bey; Ne güzel yazmış ne çok şımartmışsınız beni. Ben sadece aklıma geleni karalıyorum. Kendimi 'yazar' sınıfına koymak ne haddime.
Çok teşekkürler.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Asu; Güle güle kirlen canım:) Beni mutlu eden yorumun ve tavsiyelerin için teşekkürler.

Sevgiler

sufi dedi ki...

Bütün yorumlara ben de katılıyorum ve hikayenin sonunu merakla bekliyorum.Sevgiler.

Çınar dedi ki...

Sufi; çok teşekkürler yorumuna

Sevgiler

Zeugma dedi ki...

Çok profesyonelce yazıyorsunuz Çınar Hanım. Bu bir gerçek.
Üstelik imlanız da çok güzel. Kurgulamanız ustaca olmuş.
Bence sizin sonunu bilmediğiniz çocukluğunuzdaki o kitaptan çok daha güzel bir hikaye bu.
Arkası Yarın vardı biz küçükken. Annem çok severdi,onun gibi oldu:) Merakla bekliyorum devamını.
Yüreğinize sağlık.
Sevgilerimle..

sünter dedi ki...

Sevgili Cinar,
Merakla, ilgiyle okuyorum. Hem sonunu merak edip, hemde, hemen bitmesin istiyorum:)
Sevgiler.

Çınar dedi ki...

Zeugma; Canım benim, ne kadar güzel şeyler yazmışsın çok teşekkürler.
Bilmez miyim Arkası Yarınları? ne hayacanla belerlerdik ertesi günkü yeni bölümü. TV de ki dizilerden daha keyifliydi radyoda Arkası Yarın dinlemek.Kendi hayallerimizi de katardık çünkü dizilere.

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Sünter'cim; Teşekkürler canım. Südürüp uzatayım biraz, di mi?:)

Sevgiler

sünter dedi ki...

Uzat valla,Zeugma nin da dedigi gibi arkasi yarin tadinda oluyor.:)
Sevgiler

ELİF dedi ki...

Çınarcım..
Çok güzel yazmışsın...
Sıkıcı bir tarafı yok,sıkılmadan okudum..
Devamını merakla beklıyorum...

Çınar dedi ki...

Elif..den;Teşekkürler canım yorumun için.

Sevgiler

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Sonuna geldiğini hissediyorum. Gerçi çok iyi gidiyor ve gizemini koruyor ama!!!
Lürfen sezon atlamasın...

VATAN VE MİLLET dedi ki...

HİKAYE SÜPER.DEVAM DEVAM DEVAM.

NOT:siteme uğrayıp beni çok mutlu etti.teşekkür ederim

Yazmak Keyiftir dedi ki...

Adı Güzel Hanımefendiye !
Gerçekten ufaklığımdaki Arkası Yarın lar kıvamında. Bittiğinde ev halkı duvara çarpmış gibi olur, ertesi gün o saate kadar heycanla beklenirdi. Yine aynı şeyleri hissettim. Bir de Ramazan Bey'e katılıyorum. Çocuklar için ne yapabiliriz. O kadar az hatta hemen hemen hiç kimse yok onlar için yazan. Umarım çabanızla bu açığı kapatma yolunda iyi bir isim olursunuz. O ufacık Yüreklerde, kocaman izler kalır sizden, yüreğinizden.
Sevgiyle

Çınar dedi ki...

VATAN VE MİLLET; ben de çok teşekkür ederim

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Ali bey; çok zarifsiniz teşekkür ederim.
Çocuklar; Onların, minicik tertemiz dünyalarında çiçekler açtırabilsek, güzel masallarla ruhlarını besleyerek. Geleceğe ışıl ışıl sevgi dolu yüreklerle hazırlanmaları için...

Keşke yeteneğim olsaydı. Ben sadece karalıyorum.

Arkası yarınlar; hiç bilmez miyim? Anneannemi, Yalnızca bir oyun olduğuna ikna etmekle uğraşırdık bölüm sonunda.
Başlardı: "Kız gördün mü naaptı kocası. Yazık kadına vah vah"

"Annaanne o oyun öyle bir şey yok aslında" diye. İnandıramazdık:)

Sevgiler

Çınar dedi ki...

Nur; Canım, çok uzatma demiştin bana ama yazdıkça arkası geldi. Neyse sezon atlamayacak bitiyor:)

Sevgiler